Tickets

1.5K 184 555
                                    

"Bugün için hiç bilet yok, yarına var. Saat 16.00'da."

Louis ve Harry uçak bileti almak için girdikleri siteye bakarken, Harry ona durumu açıkladı. Louis başını sallayıp "Olur," dedi sessizce. Gece saat on bir buçuğa geliyordu.

Yarım saat önce teyzesinin kalp krizi haberini almış ve Louis on dakika kadar elleriyle yüzünü kapatıp, kendini suçlayarak ağlamıştı. Harry olmasa sakinleşmesi çok uzun sürebilirdi. Burnunun ucu, dudakları ve gözleri hâlâ pespembeydi. Harry ise Louis'yi suçladıkları için kuzenlerine büyük bir öfke ve nefret besliyordu.

Harry bilet almak için bir panele giriş yaptı. Alacağı bilet sayısının 2 kişilik olduğunu fark edince Louis hemen koluna dokunup, onun elini laptobun dokunmatik yüzeyinden çekti. Harry anlamadan ona döndüğünde Louis'nin endişeli bakışlarıyla karşı karşıya geldi.

"Bunu yapamazsın. Benimle gelemezsin Harry."

"Seni yalnız bırakacağımı düşünmüyorsun herhalde?"

"Sorun bu değil, henüz işin bitmedi. Bunu yapamazsın."

"Hayır hayır, ben seni yalnız bırakamam," dedi kesin bir ses tonuyla. "Bir söz verdik. Agra'ya gitmek istiyorduk ve şimdi yapacağız. Teyzen iyi olduğunda da İngiltere'ye gideriz."

"Harry... Teyzem ne zaman iyileşir bilmiyorum. Onun yanında olmalıyım. Bana değer verdiğini biliyorum, beni sevdiğini de... Ama işini yarıda bırakıp benimle Agra'ya dönersen tüm emeğin mahvolur."

"Yedi günüm var, bir şey yapmasam da olur artık. Bu süreçte senin yanında olurum, sonra da teyzen iyi olunca İngiltere'ye gideriz."

"Bu iş için çok emek verdin Harry, yedi gün boyunca benim yanımda kalamazsın. Joe'nun dediği yerlere gidip çekim yapmalısın, bu süreçte çok fazla şey elde edebilirsin. Hindistan büyük bir ülke. Sonra ülkeye dön, daha derginin düzenlenmesiyle uğraşacaksın! Bir de o ünlü fotoğrafçıyla randevun var. Adam senin için zar zor ayarladı bu buluşmayı, benim için riske atamazsın."

"Ama-" Louis'nin gözlerinden yorgun bir bakış geçince Harry dudaklarını kapatıp, kendi işine büyük bir öfke duyarak çatık kaşlarla ekrana döndü. Çenesini sıkı sıkıya kenetlemiş, bir yandan onun hali yüzünden itiraz etmemeye çalışıyordu.

Ramin Teyzenin kendi çocukları var da diyemiyordu. Yıllardır yanında kaldığı teyzesini bu halde bırakmazdı.

Sonra çenesinde onun hafif öpücüğünü hissetti. Sıktığı çenesi ve çattığı kaşları gevşerken, Louis'nin kolları onun boynuna dolandı.

"Seni seviyorum Harry. Ama şartlar ayrı kalmamızı gerektiriyor."

"Hayır, sürekli devam edecek bir ayrılık olmayacak bu," dedi. "Tamam, senin dediğini yapacağım. Yedi günümü gezerek geçirecek ve iş bitiminde İngiltere'ye gideceğim. Ama unutma, sonra ilk işim senin yanına gelmek olacak. Hatta randevuyu veriyorum: iki hafta sonra."

Louis istemeden güldü ve başını salladı. "Tamam."

"Bu süreçte sürekli iletişimde olacağız. Ne yaparsan bana haber vereceksin, aklım sende kalsın istemiyorum." Sıkıntılı bir nefes verdi. "Gerçi şimdiden aklım sende."

"Tamam ama fatura çok yazarsa karışmam sonra." diye sırıttı.

"Hiçbir şey olmaz. Görüntülü de arayacağım. Seni bir gün bile görmesem dayanamam artık."

"Tamaaam. Sadece iki hafta, sakin ol."

"Olamıyorum," diye inleyerek Louis için bilet aldı. Kendisi için de Mumbai şehri için bilet aldı. Louis'den iki saat sonra gidecekti.

In India | Larry ✔Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon