Rainy Night

1.7K 226 761
                                    

Doğum günüm olduğu için hemen bölümü salmak istedim 😗❤

- -

Harry, gün boyunca Hindistan'ın Agra şehrinin sokaklarını gezmiş, değişik ortamları öğrenmeye çalışmıştı. Çeşitli barları, kafe ve mağazaları keşfetmişti. Birkaç güzel fotoğraf da çekmeyi ihmal etmemişti tabi. Arabası olmadığı için taksi ve küçük motorlu araçlarla gezmek zorunda kalmıştı, eh, bu da onu epey yormuştu. Aklının bir köşesine araba kiralamayı not etti.

Harry bir belgesel dergisinde, farklı ülke ve şehirleri gezerek fotoğraflarını çekmek ve gittiği yerler, tanıdığı insanlar hakkında bilgi vermekle yükümlü bir gezgindi. Ülkede gezilmesi gereken çok fazla şehir ve mekân vardı. Uçak biletleri ve otel parası dergi yönetimi tarafından karşılandığı için her şeyin hakkını vererek yapmak istiyordu. Kişisel masraflarını ise kendisi hallediyordu.

Taksiyle otele doğru ilerlerken on beş dakikadır yağan ilkbahar yağmurunu huzursuzca seyretti. Aklında bir şey var gibiydi ama hatırlayamıyordu da. Derken, kafasının içinde koca bir dank sesi yankılandı. Louis adındaki adamla yemek yiyeceğini tamamen unutmuştu.

Telefonun ekranını açıp saatine baktığında saatin çoktan dokuza geldiğini fark etti. Sekizde yemek yemeleri gerekiyordu, bir saat gecikmişti. İç çekip telefonu cebine yerleştirdi. Biraz bekleyip gelmediğini anlayınca gitmiş olmalıydı. Bu yağmurda kim, kimi beklerdi ki? Yine de kendini suçlu hissetmekten alamadı, durumu olmadığı için öyle bir yerde yemek yemek istemişti belki de.

Otelin önüne gelince parayı ödeyip yağmur altında koştura koştura karşı kaldırıma geçti. Tam girişten geçecekken duraksadı, ilerde, restoranın karşı kaldırımında sırılsıklam bekleyen genç adamı gördü. Bunun Louis olduğunu fark ettiğinde gördüklerine inanamamıştı.

Geldiği kaldırıma tekrar koşup hızlı adımlarla yanına ilerlerken Harry de ıslanmayı umursamadı. Yanına varır varmaz onu omuzlarından tutup kendine çevirdi. Louis ilk başta korksa da, gözleri Harry'yi bulunca rahatladı.

"Louis? Bu havada ne yapıyorsun sen, delirdin mi!"

"Bana geleceğini s-söylemiştin." Soğuktan dişleri birbirine çarparken, çenesini sıkıca kenetleyip yutkundu. "Ama erken gelmedin, d-dondum senin yüzünden."

Harry elleri altında titreyen bedene dayanamayıp, üzerindeki daha az ıslanmış hırkayı çıkararak onun başı üzerine tuttu. "Hadi, gel benimle. Odama geçelim."

Louis morarmaya yakın dudaklarına rağmen sinirle kaşlarını çattı. "B-ben tahmin e-ettiğin erkeklere benzemem!"

Harry onun inadı üzerine hafifçe gülümsedi. "Senin iyi olduğundan ve ısındığından emin olduğumda istediğin yere gidersin, söz veriyorum, dokunmayacağım sana."

Louis ona şüpheyle bakarken bir yanı kararsızdı. Fakat deli gibi titriyordu ve bir saattir burada beklemek onu fazlasıyla yormuştu. İş yerinden çıkıp buraya geldiği için mesafesi az sürmüştü ama otelden kendi evine olan mesafe daha fazlaydı.

Harry'ye aşırı güvenmese de sessizce başını salladı. Yirmi yedi yaşında olması insanlara güç uygulayabilecek kadar ona güven vermiyordu tabi. "Olur ama bir y-yanlışın olursa tekmemi yersin."

"Tamam, yerim, hadi."

Birlikte karşı kaldırıma geçip otele girdiler. Harry resepsiyondaki görevli çocuk Rishi'yle konuşurken, Rishi'nin gözleri şaşkınlıkla açılmış, Louis'yi izliyordu. Louis de parmaklarıyla oynuyor, keten pantolonundan ve saçlarından sular damlarken merakla otelin işlemelerini seyrediyordu. Böyle bir yere bir yıl çalışsa bile girme fırsatı bulamazdı.

In India | Larry ✔Where stories live. Discover now