final- "geceyi dinle, yıldızlar tarçın kokuyor"

1.9K 127 137
                                    


işit beni yıldız bebeğim, bebek yıldızım
esirgeme el uzatışını güçsüzlüğüme
seçilmiş olan eline,
zor yaşayanın teslimine!
az bir sevgiyle al beni gökyüzüne, o görkemli mabede yönetici çemberinin içine!
yıldız tutkunum sana.

**

Mutfak tezgahına kollarından destek alarak çıkmış, baksırının örtemediği kalçası soğuk mermer zeminle buluştuğunda, bacaklarındaki tüyler diken diken olmuştu. Belini belli belirsiz örten tişörtü yana kaymış, omzu karşısındakinin görüş açısına girerek ışıldıyordu. Bronz bir aydınlıktı bu, akşam güneşini andıran...

Açtığı bacaklarını ileri geri savururken, kucağındaki kaseden son çileği de alıp, gülüşünün solmadığı dudakları arasından içeriye itti. Az ötede, buzdolabına yaslanmış sevgilisinin bileğine uzun parmaklarını dolayıp bacakları arasına aldı çelimsiz bedenini. Bacaklarını incecik beline sararak beyaz derin yakalı tişörtünün yakasından görünen çıplak göğsünde uzun parmaklarını gezdirerek, kıpkırmızı olmuş dudaklarını çenesine değdirdi. Belli belirsiz bir dudak hareketiydi yaptığı. Öpücük bile değildi.

"Çilek değil, çilek reçeli istiyorum demiştim hyung."

Yoongi, gözüne düşen koyu dalgalı tutamlarına uzanıp, kulağının arkasına ittirdi özenle. Parmakları kulağının arkasından, boynuna doğru usul usul hareket ederken, koyu teninin pütür pütür oluşu dudaklarının keyifle geriye kıvrılmasına neden oluyordu. Mermer bir yüzeyi andıran beyaz elleri, çocukluğundan beri aklına karamelli çikolatayı düşüren teninde gezinirken, büyük bir kıkırtının ardından konuştu. "İstediğin reçel olsun, tüm New York'u çilek reçeline boğarım Taehyung."

Dudaklarına uzanıp, kızaran yanını daha da karşı konulmaz bir renge bulamak ister gibi dişleri arasına aldı. Üzerine ılık nefesini vururken, oradan sıyrılmadan devam etti konuşmasına, "Hem seni böyle görmek istemiştim.." Belindeki parmaklarını saçlarına çıkardı, parmak boğumlarında kayboluncaya kadar okşadı yumuşak tutamlarını.
"Saçların dağılmış, göz kapakların şişmiş biraz. Üzerinde koca bir tişört, altın ise çıplak.. Oturmuşsun tezgaha, bacaklarını ileri geri hareket ettirirken çilek yiyorsun. Ben ise aynı böyle ellerimi bacaklarında gezdiriyorum. Avuç içlerime ürperen tenin değdikçe, hareketlerim daha da yavaşlıyor, bacak arana doğru sokuluyorum..'' Yumulu olan gözlere çıkardı bakışlarını. Dişlerini sıkarak gülen ifadesi büyüdükçe, konuşmasına keyifle devam etti. Yanaklarının kızarıklığında gezindi biraz elleri, hemen ardından aralanan, öpülmeyi bekleyen dudaklarında..

''Parmaklarının arasındaki son çileği ısırdığında, dudakların uzuyor öne doğru. Sulu olanları emmeye başlıyorsun hızlıca. Bazılarını yakalayamıyor, çenenden aşağıya süzülmesine izin veriyorsun. Üstün batsa da önemli değil, çünkü o an yalnızca küçük bir çocuk gibi bir kase dolusu çileği bitirmeyi düşünüyorsun. Sonrasında hep karnını ağrıttığını unutmuşsun yine, hızlı hızlı yemeye devam ediyorsun.. İşte böyle..." Çenesini iki parmağı arasına alıp, okşadı. Usulca aralanan gözlerinin üzerini öptü, belindeki eli sıkılaştı, kendine yasladı. Taehyung kollarını çoktan boynuna dolamış, yanağını omzuna yaslayarak dudaklarından süzülen ılık nefesi boynuna vurdurarak konuşmaya başlamıştı. Daha çok bir mırıltı gibiydi sesi..

''Sonrasında karnımı ağrıtacağını bile bile, her akşam ödev bahanesiyle evine gelmekle aynıydı bu da...'' Kıkırdarken, Yoongi'nin omuzları oynamış, o da gülüşüne aynı şekilde karşılık verip, sırtındaki elleri daha da sıkılaştırarak ince tişörtünün üzerinden onu okşamaya devam etmişti.

las vegas • jikookWhere stories live. Discover now