4- "tanıdık bir yabancı"

1.5K 158 122
                                    


Jungkook, odaya vuran öğle güneşinin sıcaklığı ile yüzünü buruşturarak gözlerini usulca araladı. Başındaki yoğun ağrı, güne gözlerini açar açmaz varlığını ayan beyan göstermiş, acıyla zonklayan başına avuç içlerini yaslamasına neden olmuştu.

Bedenindeki ağrı, yorgunluk sanki gece boyu biri tarafından dinlenile dinlenile dövülmüş hissi veriyordu. Kendini, başını yaslı olduğu yönden ayıramayacak kadar bitkin hissediyordu. Tuhaftır ki onca döküntülü hisse, tahminince sabaha karşı uyumuş olmasına rağmen bir yanı tarifi mümkün olmayan bir huzurun eşiğinde gibi hissediyordu..

Bakışlarını, üzerindeki ağırlığa aldırış etmeden tavana dikti. Sahi ne olmuştu dün gece? En son içki bardağının dibini görmeden, bir yenisine daha uzanarak Sam'e mesajlar yazıyordu. Yanıt alamayacağını bile bile, terkedilen olmanın verdiği o çaresizlikle kendini biçare duyurmaya çalışıyordu.

Dün gece ne olmuştu da, bir ay boyunca her sabah aklına Sam gelirken, bu sabah neden yorgunluğuna rağmen içindeki huzurun sebebini sorgular olmuştu? Neden aynı hissetmiyordu? Neden içinde buruk ancak tatlı bir yaz rüzgarı hissi vardı?

Tüm bunları bakışlarını ayırmadığı tavana bakarak düşünürken, çenesine sürtünen bir şeyi -muhtemelen sinek olduğu düşünerek- eliyle savuşturdu. Eline çarpan bir kafa, panikle yerinde sıçramasına neden olmuştu. Karnındaki başın sahibi, yüzündeki acı dolu ifadeyle kafasını tutup gerinerek bağırdı.

"Ne yapıyorsun gerizekalı?!"

"Sen kimsin, ne oluyor lan?"

Pembe saçlı olan, yatağın bi ucunda kafasını tutarak bir umut ayılmaya çalışırken, Jungkook kendini tam anlamıyla aptal gibi hissediyordu. Çarşafı kaptığı gibi beline dolayarak ayağa kalktı. Bir anlığına dünya ayaklarının altından kayıyormuş gibi, her şey bulanıklaşmaya başladı. Beline doladığı çarşafa tutunup, karşısında çırılçıplak başını elleri arasına almış oğlana baktı.

Kimdi bu? Belli ki geceyi beraber geçirmişlerdi, tıpkı bir aydır Sam'i unutmak için birçok insanla geceyi geçirdiği gibi. Ancak hiçbirini evinde veya kaldığı otel odasında sabaha kadar misafir etmemişti. Bu oğlanla ne diye sabahı beraber etmişti?

Zihnindeki düşünceleri savuşturmak ister gibi başını iki yana salladı. Doğrudan pembe saçlı olanı hedef alarak bağırmaya başladı.

"Sana diyorum kimsin sen, ne işin var odamda?"

Jimin, başını eğdiği yerden kaldırıp çırılçıplak olmalarına hic aldırış etmeyerek arkasına doğru yaslandı. Bakışlarını karşısında duran esmer oğlana dikip, konuşmaya başladı.

"Ne tesadüf ki ben de sana aynı soruyu soracaktım ama şöyle bi ikimizin haline bakınca kim olduğumuzun önemi yok gibi görünüyor."

Derin bir soluk alıp verdikten sonra, sinir bozucu bir ifade ile gülüp devam etti.

"Gerçekten ne işin var odamda diye soruyor musun?"

"Her şeyi hatırlıyormuş gibi konuşuyorsun."

Jungkook, bir anlığına sesi içine kaçmış gibi usulca konuştuğunda, Jimin yüzüne örttüğü elleri arasından tepesinde dikilen oğlana baktı. O sırada Jungkook, Jimin'in göğsünde yazan şeye dikkat kesildiğinde, pembe saçlı olan oturduğu yerden kalkıp ona doğru yürüdü.

"Gerizekalı mısın yoksa rol mü yapıyorsun? Anlamak ne kadar zor olabilir bilmiyorum ama bir şekilde biraraya gelmişiz ve yatmışız işte ne olsun istiyorsun daha? Korkma hamile kalmamışımdır."

Gözlerini devirerek oğlana bakmaya devam ettiğinde, belindeki çarşafa uzanıp çekiştirdi.

Jungkook panikle bakışlarını ondan ayırıp, ellerinin üzerine sarınarak bağırdı.

las vegas • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin