8- "bizim hikayemiz mutlu sonla başladı"

1.3K 154 120
                                    


(Jungkook)

Odamın zemininde okuyamadığım sınav kağıtları, toplayamadığım çamaşırların arasında uzanırken aklımdan geçen tek şey yine oydu. Haftalar önce onunla o odada uyandığım günden beri, ona hatırlamamanın verdiği öfkeyle bağırdığımdan beri, kalbimin beni dinlemeyen bir hızla ona çekildiğini fark etmiştim.

Yüzüne bile bakmadan bağırdıktan sonra, kırgınlıkla gözlerimin içine bakmıştı. O an un ufak olduğunu anlayamayacak kadar öfkeliydim kendime. Korkmuştum, yeniden kalbimde yarattığım o boşluğa birini aldığımı sandığım için. Onunla geceyi gün ettiğim için.. Tanımadığım biriyle evlenecek kadar deli divane olduğum için...

Hayatım boyunca hep garantici olmuştum. Kendi kendime yarattığım dünya dışında hiçbir yere adım atmamıştım. Hayatıma aldığım insanlara hiç gerçek benliğimi açmamışım. Bastırdığım duygulara sağır olmak istediğim zamanlarda, sorumluluklarımdan kaçmak isterken ve nefes almaya ihtiyaç duyarken tutunmuştum onlara.

Anlar vardı, tek bir ana sıkıştırmaya çalıştığım, kendi dünyamı işgal etmelerine izin vermediğim anlar.. Hayatıma giren herkesin gözünde yarattığım bir imajım vardı. Umarsız, başına buyruk, inatçı ve bencil... Sam'leyken bunu kırmaya başladığımı sanmıştım. Gerçekten de aşık oluyorum sanmıştım. İlk kez onu kendi dünyama davet etmeyi, aslında hayatımın göründüğü kadar da havalı olmadığını, basit bir coğrafya öğretmeni olduğumu anlatmak istemiştim. Onunla gerçekten sevgili olmak, 24 yaşında biri gibi davranmak istemiştim. Her şeyin kontrolümün dahilinde ilerlediğini zannederken, beni aldattığını öğrenmiştim.

Aşk, sanıldığının aksine bittiğinde tecrübe kazandırmıyordu insana. Koca bir boşluk oluyordu ellerinden kayıp gittiğinde, yaşadığını zannettiğin o pembe dünyada.

Kendimi kapattığım, kimseleri sevmeyeceğime inandığım, yalnızca koca bir hata yapıp onu benliğimden çıkarmak istediğim gece büyük bir yangın sarmıştı dünyamı. Ben her yanımı güvenli duvarlarla ördüm zannederken; artık kimseleri sevemem, kalbim yeniden çocuk neşesiyle atamaz derken, Park Jimin girmişti hayatıma. Yaktı, kıvılcımları bile kül etti yeniden yaşamı bulmuş kalbimi.. Sarstı 9.2 şiddetiyle..

Onu ilk gördüğüm andan sonrasını hatırlamasam da, kalbim zihnimle tutuştuğu savaşı kazanmıştı çoktan. Aklım her fırsatta hatırlamadığım anıların sahibi olan bir adamı sevemeyeceğimi, zihnimdeki bu boşluğun hiçbir şey yaşamamakla aynı olacağını söylese de; kalbim, onu düşlediği her an dört nala koşuyormuş gibi tepki veriyordu. Fısıldıyordu gözlerimi yumduğum her an,

"İlk görüşte aşk bu. O senin kaderin."

Sahiden bu kader dediğimiz, pat diye anlaşılacak bir şey miydi? Yoksa ben ilahi bir kuldum da ondan mı doğmuştu içime? Mevzu bahis Jimin olduğunda zihnimde yer eden hiçbir sorunun yanıtı yoktu... Tek bildiğim, onu hayatımda istediğimdi.

Aklım başımdayken dudaklarını öpmek, saçlarını okşamak, koynumda uyutmak istiyordum. Ona sarılmayı, başını boynuma yaslamışken yıldızlara dokunmak istemenin hayalini kurmayı, geceyi bile isteye gündüz etmeyi, o hatırladığı kısacık andaki gibi koca bir dönme dolabının tepesinde gülüşüne tutunmayı o kadar çok arzuluyordum ki...

Bizim hikayemiz mutlu sonla başlamıştı. Evliydik biz. O bana sinirlenmek için bahaneler arasa da, kırgınlığını susturduğu an kalp atışlarını duyabiliyordum. Küçük, daha evvel aşkı bulmamış kalbi avuçlarımda atıyordu.
"Bul beni" diyordu bir yanı. O böyle derken, yolumdan dönmeye hiç niyetim yoktu..

las vegas • jikookWhere stories live. Discover now