3- "evlenelim mi?"

1.8K 186 132
                                    


Jimin birasından son yudumu da alıp,  şişeyi ayağının dibine doğru yuvarladı. Midesi epey kötü olmuştu ancak sinir bozucu bir şekilde sırıtan Jungkook'un karşısında zayıf görünmek istemiyordu. Sanki midesi defalarca genzini yoklamamış gibi kollarını iki yana açmış arkasına doğru gerinmişti.

En tepeye ulaştıklarında, dönme dolap zirvedeki rüzgarla beraber usul usul sallanmaya başlamıştı. Jimin, bir cesaret başını aşağıya doğru uzatsa da, dudaklarını birbirine bastırarak geri çekilmiş, yükseklik korkusunu en azından şimdilik unutmayı dilemişti.

Jungkook, oturduğu yerden ani bir hareketle kalkıp Jimin'in yanına geldiğinde, dönme dolaptaki dengesizlik ikisinin de kuvvetli bir şekilde sarsılmasına neden olmuştu. Jimin korkuyla Jungkook'un koluna sarılıp, bağırdı.

''Yerine geçsene aptal mısın sen?!''

Jungkook, beklemediği bir tavırla karşılaştığından önce şaşırmış, sonra da çok komik bir şey varmış gibi, üzerine dikilen bakışlara aldırmadan koca bir kahkaha patlatmıştı. Oturduğu yere iyice yerleşip, yamulan dönme dolabı umursamayarak Jimin'i dürttü.

''Ne o, bu kadarcık yükseklikten mi korkuyorsun yoksa?''

''Bu kadarcık?!''

Jimin her ne kadar Jungkook'u azarlamak için hevesli olsa da, şuan yakınında olması iyi hissettirmişti.

Önünü alamadığı bir yükseklik korkusu vardı ve buna yoğun mide bulantısı da eklenince,  işin içinden çıkılmaz bir hal almıştı onun için. Ancak Jungkook'un kolları arasında nedenini bilmediği bir huzurla güvende hissetmişti kendini. Öfkesi ve onu kendinden uzaklaştırmak istiyormuş gibi takındığı umarsız tavırları, Jungkook tarafından hafife alınmak istemeyişindendi.

Jimin, milim kıpırdamadan Jungkook'un koluna yapışık bir halde etrafına bakınırken, kaşlarını çatıp ayağının dibindeki çantayı işaret ederek,

''Bu çanta kimin?'' dedi.

Jungkook elindeki kalemi tutarak, omuz silkti.

''Bilmem, biri unutmuş demek ki burada... Sen kusmamak için kendince çaba sarf ederken farkettim onu, sonra da kaleme ihtiyacım olduğu geldi aklıma, içini karıştırdım azıcık..''

''Şuan ihtiyacımız olan tek şey kalem çünkü evet haklısın, ben bunu nasıl düşünemedim.''

Dakikalar süren göz devirmelerinin ardından Jungkook Jimin'in eline uzanıp bir şeyler yazmaya başladı. Jimin, boşta kalan eliyle hala Jungkook'a tutunuyor, ne yazdığını anlamaya çalışıyordu. İkisinin de net görmediği o kadar belliydi ki.. Jungkook her rakamın üzerinden Jimin'in elini deşmek ister gibi sayısız kez geçiyor; Jimin, olan biten burnunun dibinde olmasına rağmen bir türlü yazılanı bir şeye benzetemiyordu.

''Numaranı mı yazmaya çalışıyorsun?''

Jungkook küçük bir çocuk gibi tebessümle başını salladığında, Jimin kahkaha atarak kafasına vurdu.

''Teknoloji çağındayız Jungkook, numaranı kaydedebilirsin buraya.'' diyerek telefonunu uzattı.

Dönme dolabın eziyet gibi süren turu nihayet bittiğinde, Jungkook usulca yerinden kalkıp Jimin'in eline uzanarak son rakamı yazdı. Ardından, parmaklarını bileğine sarıp çekiştirdiğinde,

''Ayık olduğunda beni aramayı isteyip istemeyeceğini bilmiyorum. Eğer istersen kendin kaydedersin, ben bekliyor olacağım.''

İkili, lunaparkın görkemli ışıkları altında bir müddet birbirlerine bakmaya devam ederken, Jimin bakışlarını bileğine sarılan parmaklara indirdi. Tutuşu hem çok kuvvetli hem de çok nazikti... Lunapark çıkışına yürürken, Jungkook sanki Jimin'i kaybetmekten korkuyormuş gibi ellerini bir an olsun ondan ayırmamıştı. Adımları sarsak, gittikleri yön tam anlamıyla belirsizdi. Jimin, aniden yol ortasında durup bedenini Jungkook'a döndürdüğünde, ikisi de sendeleyip birbirine tutundu.

las vegas • jikookWhere stories live. Discover now