18- "bana öyle bakma."

1.1K 116 132
                                    




Jimin, Taehyung'un evinde misafir odasındaki büyük boy aynanın önünde durmuş, pencereden vuran silik akşam güneşinin parıltıları arasında siyah saten gömleğinin düğmelerini ilikliyordu. Aynadaki yansımasına bakıyor gibiydi ancak kendini görmüyordu bile. Dağılan, gözlerine düşen pembe tutamlarını, az evvel yüzüne yaptığı makyajını, bacaklarını saran siyah kotunun üzerinde ne kadar güzel durduğunu ya da yanlış bir şekilde iliklemeye devam ettiği gömleğini..

Sabah uyandığından bu yana geçen saatleri geçiyordu gözlerinin önünden. Güneş sığındığı o tepenin ardından batmaya yüz tutarken, son aydınlığını odanın içine sızdırırken, bu sabah, daha gün doğmadan bir başına uyanışını hatırlatıyordu ona. Tekrar tekrar..
Tıpkı zamanında Jungkook'a yaptığı gibi..

Gece, yüzü burun ucunda, elleri saçlarında, bacakları uzun bacaklarının arasında uyuyakalmıştı onunla. Bir şeyleri iyi etmeye çalışırken, onun ondan uzak oluşunu hazmedemeyip ilk kez gururunu elinin tersiyle itip ona yanaşmaya çalışmış, dün gecenin onlar için bir başlangıç olacağına emin olmuştu. Onun bildiği Jungkook karşı koyamazdı Jimin'ine. Kızgınlığını, kırgınlığını iterdi elinin tersiyle, büzülen dudakları kıvrılırdı geriye, Jimin'i görmesi yeterdi.

En azından eskiden böyleydi..

Dün gece Jungkook'un ağzından defalarca ''Yapma.'' sözünü işitmiş, vakti zamanında o güzel elleri arasına sakladığı hoyrat dokunuşların yerini boş bakışları almıştı. Bir yanı hala adımlamak istiyordu belki ama duruyordu orada öylece, ne bir adım atıyordu bu ilk kez emeklemeye çalışan adamın yanına doğru, ne de bütünüyle geri gidiyordu büyük adımlarının gölgesine. Buna rağmen Jimin koşsa bile yetişemeyecek gibi hissediyordu şimdi. Böyle bir anı ilk kez yaşıyordu. Daha önce ne kovalayan olmuştu ne de ondan uzak durmak için çabalayan bir adamın kollarına zorla kendini kabul ettirmeye çalışmıştı. Hele ki ittiği birinin kollarına yeniden sığınmaya çalışmak... Başlı başına yeni bir yoldu bu, bir türlü doğrulamadan yürüyemediği..

O soğuk yatakta bir başına uyanmıştı. Çaresizce Jungkook diye sayıkladığında, terk edilmiş küçük bir çocuğun gözleriydi yüzüne konan. Uyku sersemi, önünü bile doğru düzgün göremiyorken banyoya koşturmuştu, belki oradadır diye. Yoktu. Belki bir işi çıkmıştır gitmesi gerekmiştir ama mutlaka bir mesaj yazmıştır ona, oradadır, telefonunda; yoktu. Belki de alt kata inmişti, ondan önce kahvaltı sofrasına kurulmuş, ''Ne kadar da tembelsin!'' diye onunla alay etmek için bir fırsat kollamıştır. Oturuyordur sabahın erken saatinde o koca salonda. Ama yoktu, orada bile yoktu... Jungkook Jimin'i onca anının sindiği duvarlar arasında bir başına bırakıp gitmişti. Tıpkı Jimin'in onu hiç gitmeyecekmiş gibi öptüğü gece gittiği gibi... Onunla sevişip, seni seviyorum dedikten sonra, üstünü örtüp, saçlarını okşayıp, ardına bile bakmadan koca evde onu bir başına bıraktığı gibi.

Jungkook ilk kez Jimin'in dilinden konuşuyordu şimdi..

Jimin'in kendi yansımasına bakıp, aklıyla tutuştuğu savaşı Taehyung büyük bir gürültüyle bölmüş, kapı kulpunun elinde kalmasına neden olan bir telaşla odaya dalmıştı. ''Sana anlatmam lazım, yoksa öleceğim anlıyor musun?! Bunu daha fazla içimde tutamam birine anlatmam lazım, beni dinlemen lazım!''

Taehyung elinde tuttuğu kapı kulpunu havaya doğru sallayıp, bağırarak odanın içinde dört dönerken Jimin kaşlarını kaldırıp bakışlarını bi kapıdan sökülen kulpta, bir de Taehyung'da gezdirip, durduğu yerde ellerini iki yana açarak sordu, ''N'oluyor, ne bağırıyorsun?''

''Jimin..'' Taehyung elindeki kulpu yatağın üzerine fırlattıktan sonra, başını elleri arasına alıp genişleyen gülümsemesini dudaklarından salıverdi. "Artık bakir değilim.''

las vegas • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin