13

82 3 0
                                    

HAPİSHANE KÜTÜKLERİ

Beaucaire'de Bellegarde yolu üstünde size anlattığımız sahnenin geçtiği günden bir gün sonra, otuz otuz iki yaşlarında, açık mavi bir frak, nankin pamuklusu bir pantolon, beyaz bir yelek giymiş, İngiliz gibi görünen ve İngiliz vurgusu ile konuşan bir adam Marsilya belediye başkamna gelip kendini tanıttı.

"Mösyö," dedi ona, "ben Roma'da Thomson ve French firmasının üst düzey görevlisiyim. On yıldan beri Marsilya'da Morrel ve Oğulları firmasıyla ilişkimiz var. Bu ilişkiye yüz binlerce frank bağladık, firmanın iflas edeceğini duyunca kaygılandık: bu nedenle sizden firma hakkında bilgi almak için acele Roma'dan geldim."

"Mösyö," diye yanıt verdi belediye başkanı, "gerçekten de dört beş yıldır Mösyö Mor-rel'in yakasını bırakmayan şanssızlıkları biliyorum: o art arda dört ya da beş gemi yitirdi, üç ya da dört hileli iflasla karşılaştı ama benim de on bin frank kadar alacağım olmasına karşın servetinin durumu hakkında bilgi vermek benim işim değil. Bana belediye başkanı olarak Mösyö Morrel hakkında ne düşündüğümü sorun, size onun katı denecek kadar dürüst bir insan olduğunu, bugüne kadar tüm yükümlülüklerini kusursuz bir dürüstlükle yerine getirdiğini söyleyeceğim, işte size söyleyebileceklerimin hepsi bu, mösyö; daha fazlasını bilmek istiyorsanız Noaille sokağı 15 numarada bulunan hapishane müdürü Mösyö de Boville'e başvurun; o, Morrel firmasına iki yüz bin frank yatırmıştı sanırım ve bu tutar benimkine göre çok daha önemli olduğu için eğer gerçekten korkacak bir durum varsa, bu konuda onu büyük bir olasılıkla benden daha bilgili bulacaksınız."

Ingiliz bu büyük inceliğin farkına varmış gibi göründü, selam verdi, dışarı çıktı ve în-gilizlere özgü düzenli adımlarla söylenen sokağa doğru yürüdü.

Mösyö de Boville çalışma odasındaydı. Ingiliz onu fark edince görmeye geldiği kişinin karşısına sanki ilk kez çıkmıyormuş gibi şaşkın bir hareket yaptı. Mösyö de Boville'e gelince, o kadar umutsuz, şu anda kendisini uğraştıran düşünceye kendisini öylesine kaptırmıştı ki beyninin tüm yetilerinin ne belleğine ne de imgelemine geçmişle yitirecek zaman bırakmadığı kesindi.

İngiliz, ulusuna özgü soğukkanlılıkla Marsilya belediye başkamna sorduğu soruyu hemen hemen aynı sözcüklerle ona da sordu.

"Ah! Mösyö," diye bağırdı Mösyö de Boville, "korkularınızda ne yazık ki daha haklı olamazsınız, burada umutsuz bir adam görüyorsunuz. Morrel firmasına iki yüz bin frank

yatırmıştım: bu iki yüz bin frank on beş gün sonra evlendirmeyi düşündüğüm kızımın çeyizi idi; bu iki yüz bin frankın yüz bini bu ayın 15'inde, yüz bini gelecek ajan 15'inde ödenecekti. Bu ödemenin kesinlikle yapılmasını istediğimi Mösyö Morrel'e bildirdim, ama işte daha yarım saat önce Mösyö Morrel eğer Firavun adlı gemisi aym on beşine kadar geri dönmezse bana bu ödemeyi yapma olanağının kalmayacağını söylemek için buraya geldi."

"Ama," dedi İngiliz, "bu daha çok bir ertelemeye benziyor."

"Ne diyorsunuz, mösyö, bu bir hileli iflasa benziyor!" diye bağırdı Mösyö de Boville umutsuzca.

Ingiliz bir an düşünür gibi göründü sonra şöyle dedi:

"O zaman, mösyö, bu alacak sizi korkutuyor olmalı."

"Ben buna artık kaybolmuş gözüyle bakıyorum."

"Pekala! ben sizden bu yatırımınızı satın alıyorum."

"Siz mi?"

"Evet, ben."

"Ama büyük bir indirimle, kuşkusuz."

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now