58

56 3 0
                                    

GÜNAH ÖDEME

Mösyö de Villefort, ne kadar sıkışık olsa da önünde kalabalığın sıra sıra açıldığını görmüştü. Burada toplanmış insanların ilk hareketi büyük bir felaket karşısında duyulan bir sıcaklık değildi, ama en kötü zamanlarda bile, örneği görülmemiş büyük acılara saygı gösterilir. Nefret edilen birçok kişi ayaklanma sırasında öldürülmüştür, katil bile olsa, zavallı bir insan, ölüme mahkum edildiği sırada orada bulunanlar tarafından ender olarak hakarete uğrar.

Villefort adliye sarayındaki izleyici ve gardiyan kordonunu aştı, kendi itirafı ile suçlu olduğu kabul edilmiş, acısı nedeniyle korunmuş olarak oradan uzaklaştı.

insanların içgüdüleriyle kavradıkları, ama akıllarıyla açıklayamadıkları durumlar vardır; bu durumda en büyük ozan en şiddetli ve en doğal çığlığı atandır. Kalabalık bu çığlığı tüm bir anlatı gibi algılar ve bununla yetinmekte de haklıdır, anlatı doğru olduğunda da onu soylu bulmakta bir kez daha haklıdır.

Bununla birlikte Villefort'un adalet sarayından çıkarken hangi ruh hali içinde olduğunu, atardamarlarını patlatacak kadar zorlayan, duygularını geren, damarlarını koparacak kadar şişiren, ölümlü bedeninin her noktasını milyonlarca acıya açımlayan ateşi dile getirmek zordu.

Villefort sadece alışkanlıkla koridorlar boyunca sürüklendi; omuzlarından yargıç cüppesini, atmasının uygun olacağını düşündüğü için değil, cüppenin omuzlarında ağır bir yük gibi olmasından, işkence dolu Nessus tuniği gibi olmasından, fırlatıp attı.

Dauphine avlusuna kadar sendeleyerek geldi, arabasını gördü, kapısını kendi açarak arabacıyı uyandırdı, kendini minderlerin üstüne bıraktı ve parmağı ile Faubourg Saint-Honore yönünü işaret etti. Arabacı arabayı sürdü.

Çöken yazgısı tüm ağırlığıyla başının üstüne yığılmıştı; bu ağırlık onu eziyordu, bunun sonuçlan ne olur bilmiyordu; bunları hesaplamamıştı, sadece hissediyordu, bildiği bir yasa maddesini yorumlayan soğukkanlı katil gibi yasa konusunda akıl yürütemiyordu...

Yüreğinin içinde Tanrıyı duyuyordu.

"Tanrım!" diye mırıldandı ne dediğini bilmeden, "Tanrım! Tanrım!"

Bu yıkılışın arkasında sadece Tanrıyı görüyordu.

Araba hızla ilerliyordu; minderlerin üzerinde hareket eden Villefort kendisini rahatsız eden bir şey hissetti.

Elini bu nesneye uzattı: bu, Madam de Villefort'un minderle arabanın arkalığının ara-smda unuttuğu bir yelpazeydi; bu yelpaze bir anıyı canlandırdı ve bu anı gecenin içinde bir ışık oldu.

Villefort karısını düşündü...

"Ah!" diye haykırdı kalbini kızgın bir şiş dağlamış gibi.

Gerçekten bir saatten beri gözlerinin önünde felaketin sadece bir yüzü vardı, işte şimdi birden akima bir başka yüzü, birincisinden daha az korkunç olmayan başka bir yüzü geliyordu.

Bu kadına karşı çok acımasız bir yargıç gibi davranmıştı, onu ölüme mahkum etmişti ve o, korkudan buz gibi olmuş, pişmanlıktan ezilmiş, onda yanma yaklaşılmaz erdemli konuşmasıyla uyandırdığı utançla bitmiş tükenmiş zavallı zayıf kadm, mutlak ve yüce güç karşısında savunmasız kadm, o belki de şu anda kendini ölüme hazırlıyordu.

Onu ölüme mahkum edeli bir saati geçmişti; kuşkusuz şu anda akimdan tüm cinayetlerini geçiriyor, Tanrıdan merhamet istiyordu; diz çökmüş, erdemli kocasının kendisini bağışlaması için, ölümüyle satın alacağı bağış için bir mektup yazıyordu.

Monte Kristo KontuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin