46

50 3 0
                                    

KARŞILAŞMA

Mercedes gittikten sonra Monte Kristo'nun evinde her şey karanlığa gömüldü. Çevresinde ve içinde düşünceleri tükendi, büyük bir yorgunluktan sonra bedenin tükenmesi gibi kafasındaki tüm enerji de yok oldu.

"Ne oluyor!" diyordu kendi kendine, o sırada lamba ve mumlar hüzünlü bir biçimde zayıflıyor, hizmetçiler bekleme odasında sabırsızlıkla bekliyorlardı; "Ne oluyor! işte yavaş yavaş hazırlanmış, onca emek ve acıyla yükseltilmiş yapı bir tek sözcükle, bir üfleyişte birden yıkılıyor! Ne oluyor! Bir şey olduğumu sanan ben, o kadar gurur duyduğum ben, If Şatosu'nun hücrelerinde o kadar küçük gördüğüm ve sonra o kadar büyüttüğüm ben, yarın bir parça toz haline geleceğim! Ne yazık! Üzüldüğüm, bedenin ölümü değil: yaşamsal ilkenin yok olması, her şeyin gerildiği, tüm mutsuzların can attığı bir rahatlık değil mi, Faria hücremde ortaya çıktığında açlığın acılı yolunda ilerlerlerken o kadar uzun zaman ardından koştuğum bedenin sakinliği değil mi? Ölüm nedir? Dinginliğin bir derece fazlası, sessizliğin belki de iki derece ötesi. Hayır, üzüldüğüm varoluş değil, ağır ağır hazırladığım, çalışa çalışa yaptığım tasarılarımın yerle bir olması. Tanrının bu tasarılardan yana olduğunu sanmıştım, oysa onlara karşıymış! Onların tamamlanmasını Tanrı istemiyormuş demek!

"Kaldırdığım ve sonuna kadar taşıyacağıma inandığım neredeyse dünya kadar ağır olan yük benim isteğime göreydi, gücüme göre değil ve onu yolun yarısında bırakmam gerekecek. Ah! O zaman umutsuz on dört yılın, umutlu on yılın beklenmedik mutluluğa ulaştırdığı ben, yeniden kaderci olacağım.

"Ve tüm bunlar, Tanrım, öldü sandığım yüreğimin sadece uyuşmuş olmasından, şimdi uyanmasından, çarpmaya başlamasından, bir kadının sesiyle göğsümün derinliklerinden çıkan bu yürek çarpıntısının acısına boyun eğmemdenmiş!"

"Ama yine de," diye devam etti kont, Mercedes'in kabul ettiği korkunç yarının öngörüleriyle gitgide yıkılarak, "yine de bu kadar soylu bir yüreği olan bu kadının bencilliği nedeniyle bu kadar güçlü ve hayat dolu bir insan olan benim ölmeme öylece razı oluver-mesi olanaksız! Analık aşkını ya da çılgınlığını bu noktaya getirmesi olanaksız! Öyle erdemler vardır ki abartılması suç olur. Hayır, bazı dokunaklı sahneler düşünmüş olmalı, gelip kendini kılıçların arasına atabilir ve bu hareket ne kadar soylu da olsa orada biraz gülünç kaçar."

Gururun kızıllığı kontun yüzüne vurdu.

"Gülünç," diye yineledi, "gülünçlük üstüme sıçrayacak, ben gülünç olacağım! Böyle olacağına ölmeyi yeğlerim."

Mercedes'e oğlunun yaşayacağı konusunda verdiği sözle kendini mahkum ettiği bir gün sonraki kötü şansı, şimdiden gözünde büyüte büyüte kont sonunda şöyle demeye başladı:

"Budalalık, budalalık, budalalık! Bu delikanlının tabancasının karşısında hareketsiz bir hedef gibi durarak yiğitlik göstermeye ne gerek vardı! Hiçbir zaman benim ölümümün bir intihar olduğuna inanmayacak ama geçmişimin saygınlığı için bu önemli... —bu hiç de bir övünme değil, öyle değil mi Tanrım? Bu tam bir gurur, işte hepsi bu- karşımdakini vurmak için kaldırdığım kolumu isteyerek, özgür irademle aşağı indirmeye razı olduğumu başkaları için güçlü bir biçimde silahlanmış kolumla benim kendi kendimi vurduğumu herkesin bilmesi geçmişimin saygınlığı için önemli, öyle gerekiyor, gerekeni yapacağım."

Ve bir kalem aldı, çalışma masasının gizli gözünden bir kağıt çekti, Paris'e geldiğinde yaptığı vasiyetnamesinden başka bir şey olmayan bu kağıdın altına ileriyi iyi göremeyen insanlara ölümünü anlattığı bir tür vasiyetname eki koydu.

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now