19

84 3 0
                                    

SAN-SEBASTION GÖMÜTLÜKLERİ

Franz belki de yaşamında hiçbir zaman bu andaki kadar belirgin bir duygu, neşeden hüzne bu kadar hızlı bir geçiş görmemişti; sanki Roma, gecenin şeytanının sihirli soluğuyla geniş bir gömütlüğe dönüşmüştü. Karanlıkların yoğunluğunu artıran bir rastlantıyla, küçülmekte olan ay ancak gece on bire doğru yükselecekti; genç adamın geçtiği yollar büyük bir karanlığa gömülmüştü. Gideceği yol zaten kısaydı; on dakika sonra arabası, daha doğrusu kontun arabası Londra Oteli'nin önünde durdu.

Akşam yemeği hazırdı; Albert erken dönmeyi düşünmediğini haber verdiği için Franz sofraya yalnız oturdu.

Onların akşam yemeğini birlikte yediklerini görmeye alışmış olan patron Pastrini Albert'in olmayışının nedenini sordu; Franz da Albert'in iki gün önce aldığı bir davete gittiğini söylemekle yetindi. Moccoletto'ların birden sönmesi, ışığın yerini alan karanlık, gürültüden sonraki sessizlik Franz'ın içinde kaygıdan pek de uzak olmayan bir hüzün yaratmıştı. îki üç kez bir şeye gereksinimi olup olmadığını sormak için içeri giren otelcinin yardım etme amacı güden ilgisine karşın çok sessiz bir biçimde akşam yemeğini yedi.

Franz olabildiğince geç saate kadar Albert'i beklemeye karar vermişti. Bu nedenle patron Pastrini'den, Albert herhangi bir nedenle otele geldiği anda kendisine haber vermesini rica ederek, arabanın saat on birde hazır olmasını istedi. Saat on birde Albert henüz dönmemişti. Franz giyindi ve otelciye geceyi Dük de Bracciano'da geçireceğini haber vererek çıktı.

Dük de Bracciano'nun evi Roma'nın en güzel evlerinden biriydi; Colona'ların son mirasçılarından biri olan karısı konukları kusursuz bir biçimde ağırlıyordu. . Bu nedenle de kontun verdiği davetler Avrupa'da çok ünlüydü. Franz ve Albert Roma'ya gelirken, yanlarında, ona yazılmış tavsiye mektupları da vardı; dükün ilk sorusu yol arkadaşının ne olduğunu Franz'a sormak oldu. Franz da ona Albert'den tam mumların söndürüleceği sırada ayrıldığını ve onu Macello yolunda gözden yitirdiğini söyledi.

"Geri dönmedi mi?" diye sordu dük.

"Onu bu saate kadar bekledim. ' diye yanıt verdi Franz.

"Nereye gittiğini biliyor musunuz?"

"Hayır, kesin olarak değil; am.ı sanırım bir randevusu vardı."

"Hay Allah," dedi dük, "gec kalmak için bugün kötü bir gün, daha doğrusu bu gece kötü bir gece, öyle değil mi sayın kontes?"

Bu son sözler yeni gelmiş ve dükün erkek kardeşi Mösyö Torlonia'nın kolunda gezinmekte olan Kontes G...'ye söylenmişti.

"Ben, tam tersine, bu geceyi çok güzel buluyorum," diye yanıt verdi kontes; "burada bulunanlar bir tek şeyden yakınacaklar o da çok çabuk geçtiğinden."

"Ben burada bulunanlardan söz etmemiştim," dedi dük gülümseyerek, "buradakileri başka tehlikeler bekliyor, erkekleri size âşık olma tehlikesi, kadınları da sizi bu kadar güzel görünce kıskançlıktan hasta olma tehlikesi; ben Roma sokaklarında dolaşanlardan söz ediyorum."

"İyi de bu saatte Roma sokaklarında, baloya gelmek için değilse, neden dolaşır ki biri?" diye sordu kontes.

"Akşam saat yediye doğru yabancı bir kadının ardında iken yanından ayrıldığım dostumuz Albert de Morcerfi o zamandan beri görmedim, sayın kontes," dedi Franz.

"Nasıl? Nereye gittiğini bilmiyor musunuz?"

"Hiç bilmiyorum."

"Silahı var mı?"

Monte Kristo KontuWhere stories live. Discover now