55

52 5 0
                                    

PAYLAŞMA

Albert de Morcerfin annesi ve kendisi için seçmiş olduğu Saint-Germain-des-Pres sokağındaki otelin, içinde her şeyi olan küçük bir daireden oluşmuş birinci katı, çok gizemli bir kişi tarafından kiralanmıştı.

Bu kişi öyle bir adamdı ki kapıcı bile ne girerken ne de çıkarken yüzünü görmemişti, çünkü kışları bir gösteriden çıkacak olan efendilerini bekleyen önemli evlerin arabacılarının yaptığı gibi çenesini kırmızı kravatlarından birine gömüyordu, yazları da kapıcı odasının önünden geçerken fark edilebileceği anda, kesinlikle o anda, hep sümkürüyor-du. Şunu söylemek gerekir ki tüm bu yaptıklarına karşın otelin bu sakinini hiç kimse gö-zetleyemiyordu ve kendisini bu biçimde saklaması onun çok yüksek görevli ve çok etkili bir kişi olduğu konusunda dedikodulara neden oluyor, onun gizemli görünüşüne karşı saygı uyandırıyordu.

Kimi zaman geç, kimi zaman erken saatlerde de olsa onun ziyaretleri genelde belliydi, yaz kış neredeyse her zaman saat dörde doğru dairesine geliyor ve hiçbir zaman geceyi orada geçirmiyordu.

Kışın saat üç buçukta küçük dairenin işlerini gören ağzı sıkı bir hizmetçi tarafından ateş yakılıyor, yazın saat üç buçukta aynı hizmetçi tarafından yukarı buz çıkarılıyordu.

Saat dörtte, söylediğimiz gibi gizemli kişi geliyordu.

Onun gelişinden yirmi dakika sonra otelin önünde bir araba duruyordu; siyah ya da lacivert giyinmiş, ama her zaman geniş bir örtüye sarınmış bir kadm arabadan iniyor, kapıcı odasının önünden gölge gibi geçiyor, hafif adımları altında tek bir basamağın gıcırdadığı duyulmadan merdiveni çıkıyordu.

Hiçbir zaman ona nereye gittiği sorulmuyordu.

Yüzü, .adı geçen yabancının yüzü gibi, kapıdaki iki nöbetçiye, başkent kapıcılarının büyük derneğinde ağızlarının sıkılığı açısından belki de tek örnek olabilecek kapıcılara, tümüyle yabancıydı. Kadının birinci kattan yukarıya çıkmadığını söylemeye gerek yok. Bir kapıyı özel bir biçimde tıkırdatıyordu; kapı açılıyordu, sonra da sıkı sıkıya kapatılıyordu, hepsi bu kadardı.

Otelden ayrılırken de, girerken olduğu gibi, aynı şeyler yapılıyordu.

Önce her zaman örtülü olarak yabancı kadm çıkıyor ve arabasına biniyordu, araba bazen bir sokağın bazen bir başkasının ucunda gözden kayboluyordu; yirmi dakika sonra

yabancı adam kravatına gömülmüş ya da mendiline saklanmış olarak çıkıyor ve o da gözden kayboluyordu.

Valentine'in cenaze töreni günü, Monte Kristo'nun Danglars'ı ziyaret edişinin ertesi günü, gizemli yabancı her zamanki gibi öğleden sonra saat dörde doğru geleceğine, sabah ona doğru otele girdi.

Hemen arkasından, her zamanki kadar bir süre geçmeden kiralık bir araba geldi, örtülü kadm çabucak merdivenleri çıktı.

Kapı açıldı ve kapandı.

Ama kapı daha kapanmadan kadm haykırdı:

"Ah Lucien! Ah dostum!"

Öyle ki, ister istemez bu haykırışı duyan kapıcı ilk kez kiracısının adının Lucien olduğunu öğrendi, ama örnek bir kapıcı olduğu için, bunu karısına bile söylememeye karar verdi.

"Pekala! Ne oldu sevgili dostum?" diye sordu örtülü kadının heyecan ya da aceleden adını açıkladığı kişi; "Söyleyin, haydi anlatın."

"Dostum, size güvenebilir miyim?"

"Elbette, bunu biliyorsunuz.

"Ama ne oldu?

Monte Kristo KontuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin