i did it my way (final)

1.7K 139 92
                                    

Wooyoung

"Hunter x Hunter Naruto'dan on kat daha güzel." dedi inatla Seonghwa.

San sinirle elindeki yarısı şarap dolu kadehi taşların üzerine bırakıp derin bir nefes verdi. Uzun bir açıklama yapacağını anlamıştım bu hareketinden. Sırıtmaya devam ederek onların yaklaşık yarım saattir yaptığı tartışmayı dinlemeye devam ettim.

Gözlerim dalıyor, konuşmalarına dikkatimi veremiyordum.

Sahile vuran dalgaların sesi eşliğinde huzurlu bir gece pikniği yapalım dediklerinde aklımda canlanan şey kesinlikle bu değildi.

"Senin zevksiz biri olduğun lisede choker takmandan belliydi." dedi San beni şaşırtarak.

"Birincisi, choker takmak o zaman zevksizlik değildi, ikincisi sen zevksiz liseli görmemişsin." deyip bana döndü Seonghwa. San da gülerek bakışlarını bana çevirdiğinde konunun bana nasıl döndüğünü anlamaya çalışıyordum.

"Ne? Ben mi zevksizmişim?" dedim ikisine de bakarken.

"Moda ikonu olduğunu mu düşündün? Bana taşınana kadar seni annen giydiriyordu." dedi Seonghwa şarabını bitirirken.

San bunun üzerine kahkaha atmıştı, baya da eğlenmişti.

"En azından giyiniyordum, birileri düğmelerini bile iliklemiyordu." dedim Seonghwa'ya dil çıkararak.

Seonghwa sürekli gömleğinin düğmelerini açar, ben kapatırdım.

Ne ara tam tersine döndük hatırlamıyordum bile.

"Bu konu kapansın artık." dedi onu ifşaladığımda. Zaferle sırıttım oturduğumuz kamp sandalyelerinin arkasına yaslanarak.

San o sırada boşalan kadehleri dolduruyordu.

Başım hafiften dönerken gözlerimi bulutsuz havadan dolayı çok net gözüken yıldızlara diktim.

Seonghwa ayaklanmaya çalıştığında yalpalayarak geri oturdu.

"Ne oldu?" dedi San yanına geçerek.

"Lavaboya gitmem gerek." dedi Seonghwa da.

Hemen ileride sahilin ortak lavaboları vardı. Saat epey geç olduğu için sahil neredeyse boş sayılırdı.

"Ben götüreyim seni." dedi San yerden kalkıp Seonghwa'yı da kaldırarak. Seonghwa kolunu San'ın omzuna atarak destek almıştı.

Aşırı dağıtacak kadar içmesek de Seonghwa'nın bünyesi oldum olası zayıftı.

"Beş dakika yalnız kalabilir misin?" dedi San endişeyle.

"Abartma, çocuk değilim. Hem kimse de yok zaten, gidin siz." dedim kafamı tekrar arkaya yaslayarak. Hem ben de böylece biraz olsun huzur bulup kafamı dinleyebilirdim.

"Geliriz hemen." dedi Seonghwa da. Onları başımla onayladıklarımda yürümeye başlamışlardı.

Aralarında en küçük ben olsam da asla öyle hissetmiyordum. Seonghwa her zaman annelik taslamaya bayılırdı ama ilgilenilmek de çok hoşuna giderdi.

San ise ikimizle birden uğraşmak zorunda kalıyordu bu yüzden. Halinden pek de şikayetçi durmuyordu ya orası ayrı.

San'ı tanıştığımızdan beri ilk kez bu kadar huzurlu görüyordum.

Önceden gözleri bir yere dalar dakikalarca kendine gelmezdi. Bazen sessiz kalır bazen de ortadan kaybolur saatlerce göremezdim.

Şimdi o halinden eser yoktu.

seventh floor of hell/woosanhwa ♧Where stories live. Discover now