end of the world

1.4K 158 129
                                    

"Ne yapmam gerektiğini hiç bilmiyorum, sanki çıkmaz bir sokakta sağa ya da sola gitmeye çalışıyormuşum gibi." dedi Wooyoung masadaki kahvesinden bir yudum aldıktan sonra kendini masaya bırakarak.

Kafede çalan neşeli şarkılar bile içindeki bulutları dağıtamıyordu. Umutsuzca Yunho'ya baktı. Arkadaşı da en az onun kadar ne demesi gerektiğini bilmiyor gibiydi.

-

"Seonghwa'yı unuttuğuma inanamıyorum. Ona çok değer veriyordum." deyip elindeki kağıtla tozlu olmasına aldırmadan masaya oturdu San. Sıkıntıyla ellerini başının arasına aldı.

"Ben de unutmayacağını düşünmüştüm. Aranızda bir bağ var gibiydi." dedi Yeosang başını elindeki telefondan kaldırıp.

-

"Aralarına giriyormuşum gibi hissediyorum. San kötü biri değil, buna eminim. Eskiden öyle olduğunu sandığım için aldırmıyordum ama şimdi Wooyoung'ın benim yüzümden acı çektiğini anlayabiliyorum." dedi ve sıkıntıyla sigarasından bir nefes çekti Seonghwa.

İlk defa koltuğa küllerinin düşmesini, salonun sigara kokmasını umursamıyordu.

"Wooyoung senin yüzünden değil, kendi hisleri yüzünden acı çekiyor, böyle düşünmen doğru değil." dedi Hongjoong elini Seonghwa'nın omzuna atıp destek vermek istermiş gibi sıkarak.

-

"İki kişiyi birden sevemezsin. Biri için hislerini karıştırıyorsun bence. Seonghwa'yı bir hyung olarak görmediğine emin misin?" dedi Yunho gergince.

Ortam çok melankolikti. Wooyoung'ın karamsarlığı bir duman olup bütün kafeyi boğuyordu adeta.

"Öyle sanıyordum ama değil. Onu kaybedecek gibi olduğumda kalbim ağzımda atıyor, benim için bir hyungdan daha değerli. O olmazsa ne yaparım düşünmek bile istemiyorum. Ne olursa olsun o hep yanımdaydı. Sen de biliyorsun." dedi Wooyoung derin bir nefes verdikten sonra. Bu düşünceler aylardır aklının içinde dolanıp duruyor Wooyoung'ın bütün beynini kemiriyordu.

-

"Wooyoung'ı o zamandan beri seviyor. Ben olmasaydım belki şu anda ilişkileri bambaşka bir yerde olurdu." dedi San elindeki kağıdı masaya bırakarak. Kendinden ikinci defa nefret ediyordu.

Bütün ilişkilerini karmakarışık edip ikisinin de hayatıyla oynamış gibi hissediyordu.

"Ya sen? Biraz kendini düşün. Wooyoung'ı sevmiyor musun?" dedi Yeosang ayağa kalkıp bu sefer masanın karşısındaki deri koltuğa oturarak. Arkadaşı için üzülüyordu. Mutlu olmasını istiyordu ama bir türlü o mutluluk onu bulamıyordu.

-

"Onu bir seçim yapmaya zorluyorum, buna hakkım bile yok. Onun hiçbir şeyi değilim. Kendimi Wooyoung'ın yerine koydukça içim daralıyor." deyip sigarasını sehpanın üzerindeki siyah küllükte söndürdü Seonghwa. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

"Yarın öbür gün, Wooyoung sana gelse, ben San'la olmak istiyorum dese ne hissedersin?" diye sordu Hongjoong merakla. Romanlarda okumadığı, filmlerde bile görmediği bir aşk üçgeninin ortasında çırpınıp duran arkadaşına atacak bir halat bulmaya çalışıyordu.

-

"Seonghwa hep yanında oldu, sana çok değer veriyor. Seni bırakacağını sanmıyorum sen istemedikten sonra." dedi Yunho uzanıp Wooyoung'ın elini tutarak.

"Beni bırakmasını istemiyorum ama San'ı kabul edecek gibi durmuyor. Sen sevdiğinin birinin başkasıyla çıkmasını kabul eder miydin?" diyip başını Yunho'ya doğru kaldırdı Wooyoung. Soruların cevabını almak istiyordu çünkü çok uzun süredir cevapsızdı.

seventh floor of hell/woosanhwa ♧Where stories live. Discover now