when i look at your eyes

1.7K 173 172
                                    

Seonghwa

Bazı anlar ne yapacağınızı bilemezdiniz, ne söyleseniz bulunduğunuz durumu anlatmaya yetmezdi.

Elinizi nereye koyacağınızı, ne tepki vereceğinizi, nereye adım atacağınızı, ne düşünmeniz gerektiğini kestiremezdiniz.

Sanki bir boşluğu yaşıyormuş gibi hissederdiniz. O boşluktan hem kaçmak hem saplanıp kalmak isterdiniz.

Yaşadığım tam olarak buydu.

Wooyoung'ı San'ın kucağında usulca oturmuş, başını onun omzuna yaslamış bir şekilde gördüğümde ne yapmam gerektiğini kestiremedim.

İkisi de huzurlu görünüyordu.

Sahile vuran dalgaların hepsi yüzüme bir tokat gibi iniyordu. Esen rüzgar içimi titretirken Wooyoung'ı izledim.

Saçları rüzgarla beraber uçuşuyor, muhtemelen üşüdüğü için San'a daha fazla sokuluyordu.

Orada olmamam gerekiyormuş gibi hissettim.

Fazlalıkmışım gibi.

Göğüs boşluğuma bir ağrı saplandı, gitmek istiyordum.

Onu bırakmak istemiyordum, onu da alıp gitmek istiyordum.

Orada ne kadar öyle dikildiğimi bilmiyorum. Caddedeki arabaya yaslanan Yeosang gelip beni kolumdan çekene kadar öylece durup izledim onları.

Beni götürmesine izin verdim, kendi iradem şu anda bir işe yaramıyordu.

Yeosang omzumu destek verircesine sıktıktan sonra beni ön koltuğa oturtup kendisi sürücü koltuğuna geçti ve motoru çalıştırdı.

Ardından yüzüme vuran sıcak havayla klimayı açtığını anladım.

Tanımadığım bir yerde, tanımadığım birinin arabasında ağlıyordum.

Yeosang da benim gibi diyecek bir şey bulamadığından olsa gerek sadece sürdü, başka tanımadığım bir yere.

Wooyoung

"Bir evin daha mı var?" dedim şaşkınca geldiğimiz evin kapısından girerken.

Sahile uzak değildi ama ilk gittiğim evlerine oldukça uzak sayılırdı.

"En son buraya gelişimin üzerinden uzun zaman geçti." dedi arkamızdan kapıyı kapatırken.

Bunu bütün kapalı panjurlardan ve havasız evden anlamıştım.

Bazı mobilyaların üstü örtülerle kaplıydı ama ev eski değil de yeni gibi duruyordu.

O arkamdan gelirken ben koridorda ilerleyip etrafı incelemeye başlamıştım.

Koridor direkt salona açılıyordu, arada bir tezgah mutfakla salonu bölüyordu ve salonun diğer ucunda merdivenler vardı. Açık plan bir evdi, kullanılsa güzel olurdu diye düşünmeden edemedim.

Ben mutfağa yönelirken o benim aksime salona gitti ve örtüleri kaldırıp bir kenara atmaya başladı.

Mutfak doluydu, ev genel anlamıyla oturmaya hazır gibiydi.

Ben dolapların içlerine bakarken San'ın panjurları açmasıyla eve ışık dolmuştu.

Dikkatimi ona çevirirken tezgaha gidip yaslandım.

Ev olduğu gibi sahili görüyordu, bütün camlardan denizi görebiliyordum ve gülümsemeden edemedim.

Çok güzeldi, hep böyle bir evim olsun istemiştim.

seventh floor of hell/woosanhwa ♧Where stories live. Discover now