•Nineteen•

1.3K 106 136
                                    

"Bucky bu şekilde mi devam edeceksin cidden?" diyerek eşinin yanına gitti sarışın adam. Bucky cevap vermediğinde Steve, kumral adamın yanına oturup yüzünü ellerinin arasına aldı ve kendisine bakmaya başladı. "Buck."

Bucky koyulaşmış maviliklerini Steve'in açık maviliklerine çevirdikten sonra içine derin bir nefes çekip kollarını Steve'e sardı ve adamın yanağına bir öpücük bıraktı.

"Üzgünüm Steve. Sana onları demek istememiştim."

Steve büyük bir tebessümle kafasını iki yana sallayıp başını eşinin omuzuna koydu ve tişörtün üstünden bir öpücük bıraktı.

"Sorun değil güzelim. Korkunu anlıyorum.

"Çok korkuyorum." dedi kumral adam eşinin omuzuna titrek bir nefes verirken. "Gerçekten de çok korkuyorum Steve. Hydra yüzünden neredeyse her şeyimi kaybettim ve daha sonra tekrar buldum. Eğer sizleri bir daha kaybedersem ben...-"

"Hayır, hayır, hayır." dedi Steve kafasını iki yana sallarken. "Öyle bir şey olmayacak. Beni duydun mu aptal? Bizi bir daha kaybetmeyeceksin."

"Pislik." diyerek geri çekildi Bucky. Daha sonra Steve'in dudaklarına büyük bir öpücük bırakıp alnını adamın alnına dayadı. "Peter'ı da alıp gidemem çünkü ne ben ne de Peter sensiz yapamaz."

"Ayrıca izini silemezsin çünkü ben sizi her şekilde bulurum."

"Biliyorum, Yüzbaşı." dedi Bucky gülerek. Daha sonra geriye çekilip elini Steve'in yanağına koydu ve okşamaya başladı. "Seni çok seviyorum, Grant."

"Ben de seni çok seviyorum James. Aşağıya inelim mi?"

Bucky kafasını olumluca salladıktan sonra Steve'in elini tutup aşağıya indiler. Peter, Alpina ile koltukta oturuyordu.

"Kediyi ağzına çok yaklaştırma. Tüyü boğazına kaçar." dedi Bucky, Peter'ın sol çaprazındaki koltuğa otururken.

Peter babasına gözlerini devirip yerinden hafifçe doğruldu ve Bucky'e baktı. "Aşları tam, hem sen de babamın saçını öpüyorsun ve ben sana öpme boğazına saçı kaçar diyor muyum?"

Peter'ın arkasında olan Steve kaşlarını çatıp oğlunun kafasına hafifçe vurdu. "Çünkü ben onun kocasıyım şapşal."

Peter gülerek geriye yaslandığında Bucky kafasını iki yana sallayıp Steve'e çevirdi bakışlarını. "Sana kız çocuk yapalım diye çok ısrar etmiştim fakat sen...-"

"Bucky!"

"Bir dakika, bir dakika. Ne? Kız çocuğu mu? Bana kardeş mi geliyor! Lütfen! Lütfen! Buna çok sevindim! Sizi çok seviyo...-"

"Hemen ümitlenme." dedi Steve yerden Peter'ın ceketini alırken. "Sana daha sorumluluklarını öğretmemişken bir de bebek ile uğraşamam."

Ceketi Peter'ın kafasına bırakıp eşinin yanına oturduğunda Peter hızla ceketi yüzünden çekti ve Bucky ile Steve'in önünde diz çöküp bir elini Bucky'nin dizine diğer elini Steve'in dizine koydu.

"Baba, lütfen. Söz veriyorum ki kardeşim ile ben ilgilenirim."

Bucky alayla gülüp "Sen daha kendinle ilgilenemiyorsun Petty." dedi.

"Ama kardeşim ile ilgilenirim. Söz."

"Hamile kalmak öyle sandığın gibi kolay olmuyor ufaklık. Çektiğim o sancıları bir tek ben bilirim."

"Hadi ama baba. Bence o çok tatlı bir acı. Söz veriyorum sen hamileyken her işi ben yaparım. Sen sadece yatarsın. Bela da getirmem size. Bana bir kız kardeş yapın."

"Babasının oğlu." diye mırıldandı Steve. "Kız çocuğuna taktınız kafayı."

"Çünkü bir erkek arkaşı olduğu zaman erkek arkadaşını dövebiliriz." dedi Peter iki kaşını da kaldırırken.

"Ya da ona laf atan erkekleri." dedi Bucky kafasını sallayarak.

Steve tek kaşını kaldırıp dudağını büzdü. "İlk olarak benim kızım bir birey. Yani isterse erkek arkaşı yapar isterse yapmaz. Bizim ona köstek değil destek olmamız lazım. İkincisi kızıma yakın dövüş öğretim ve böylece başka birine muhtaç kalmadan ona laf atanları kendisi döver."

"O zaman bu bana kız kardeş yapacağınız anlamına mı geliyor!?"

"Hayır Peter." dedi Steve kafasını iki yana sallarken. "Kardeş falan yok. 100 yaşıma girdim. Bu yaştan sonra bebekle uğraşamam."

"Baba! Yüz yaşında değilsin!"

"70 yıllık buz serüvenini unuttun galiba?"

"Ona saymıyoruz." dedi Peter ayağa kalkıp koltuğa otururken.

"Her neyse." dedi Steve cebinden titreyen telefonunu çıkartırken. "Tony'den mesaj gelmiş."

"Eddie ile alakalı mı?" diye sordu Peter iki kaşını da kaldırırken. Steve usulca kafasını sallayıp telefonunu Bucky'e verdi.

"Üsse gitmemiz lazım." dedi sarışın adam ayağa kalkarken. Bucky de onunla beraber kalkıp telefonu Steve'e uzattı.

Peter "Ben de geleceğim." ayağa kalkarken. Steve kafasını olumsuzca salladığında Bucky eşinin koluna dokundu.

"Bırak gelsin diğer türlü gizli gizli gelecek." dedi.

Steve kabul etmekten başka çaresi olmadığı için kafasını sallayıp masanın üzerinden araba anahtarını aldı.

"Eddie de orada mı?" diye sordu Peter kafasını iki koltuğun arasından geçirirken. Steve onun bu hâline gülüp başını salladı.

"Evet, orada. Birkaç test yapılıyor."

Peter tekrardan geriye yaslandığında Bucky dikiz aynasından oğluna baktı ve tek kaşını kaldırdı.

"Neden bu kadar mutlu olsun sen?"

"Çünkü Eddie benim arkadaşım."

"Ne arkadaşlık ama." diye mırıldandı Bucky gözlerini devirirken.

"Baba, babama bir şey söyle." dedi Peter kollarını göğsünde birleştirirken. Steve en başta Peter'a daha sonra Bucky'e baktı.

"Bir şey."

"Baba! Çok kötüsün!"

Bucky kahkaha atarken Peter somurtarak camdan dışarıya bakmaya başlamıştı. Bucky ise Steve'in yanağına büyük bir öpücük bıraktı.

Kısa süre sonra Avengers üssüne geldiklerinde üst kata çıkmışlardı.

"Sorun ne?" diye sordu Steve, Tony'nin elindeki tüpe bakarken. Esmer adam tüpün içindeki siyah maddeyi gösterdi.

"Eğer vücuda gelirse onu kaplıyor ve zihnini de dahil olmak üzere onu kontrol ediyor."

"Hydra ve işleri." dedi Steve tüpün içinde hareket eden siyah maddeye bakarken. "Bu en tuhafları olmalı."

"Ayrıca onunla sadece bir kişi savaşabilir." dedi Tony biraz kısık sesle.

Bucky kaşlarını çatıp "Kim?" diye sorduğunda Tony gözlerini Peter'a çevirdi.

"Örümcek adam."

мy тwo dαdѕ » ѕυpeтғαмι̇ly•StuckyWhere stories live. Discover now