sen ölüsün arkadaşım ama eğleniyoruz, değil mi?

15.9K 1.1K 3.4K
                                    

kim olduğunu bilmediğim, hatta büyük ihtimalle 6-7 yıl önce facebook'da gördüğüm bir insan demiş ki, bütün fırtınalar hayatınızı yerle bir etmek için gelmezler, bazıları yolunuzu temizlemek içindir. ya da bunun gibi bir şeydi.

sonuç olarak bu sözü geçen gün yeniden hatırladım. tam olarak balkondayken üstelik. çünkü telefonum çaldı ve ben hyunjin'le konuşmamızı bitirdiğimde anlamlandıramadığım bir sübliminal teknikle bilinçaltımda yer edinmiş bu cümlenin aklıma gelmesini engelleyemedim.

sigaramı küllüğün kenarına bıraktım telefonu açmadan önce. çünkü görüntülü arıyordu ve sigarayı bırakmaya çalıştığımı düşünüyordu. bırakmaya çalışıyordum da aslında ama kolay değilidi ki.

dumanın kameraya girmeyeceğine emin olduğumda açtım bu arada telefonu. çünkü gerçekten hyunjin'e bunu açıklayacak enerjim yoktu. bir de hyunjin'in söyleyeceği şeyi zaten biliyordum.

"ne dedi?" diye sordum sesimi çok yükseltmemeye dikkat ederek. fazla heyecanlanıp balkonlarındaki diğer insanları korkutmama gerek yoktu.

ama hyunjin benim kadar heyecanlı gözükmüyordu. hayır, kesinlikle benim kadar heyecanlı gözükmüyordu. tam aksine suratı dümdüzdü.

"hyunjin?" sesimdeki başka bir tonu kontrol etmeye çalıştım bu sefer, endişemi. olmuş olabilecekler kafamda dolaşıyorlardı ve kendime bile farkettirmeden bir kaç adım atıp balkonun pervazlarını tuttum.

"kendisine sor." hyunjin cümlesini bitirdikten bir saniye sonra kamerayı çevirdi ve ben seungmin'in parmağındaki yüzüğü suratındaki bilmiş gülümsemeyle sallamasını gördükten sonra gülmeye başlayan arkadaşıma küfrettim. sesli küfrettim hem de.

"gerizekalı mısın sen? hayır dedi sandım." şokumdan ve travma yaratabilecek stresimden biraz hızlı sıyrılıp gözlerimi devirdim. bu sefer ekranda iki arkadaşım da vardı. suratlarındaki saf mutluluk ifadesine de göz devirip burnu havada bir yorum yapmak istedim aslında. ama buna içimdeki bir şey -kalbim olduğunu umuyordum o şeyin- izin vermedi. bunun yerine benzer bir surat takındım onlara.

"paramı ver. sana kabul edeceğini söylemiştim." dedim. hyunjin benim söylediğime kahkaha attı aslında ama seungmin benim başka bir ülkeden bile hissedebildiğim siniriyle ona dönünce hemen sustu. "geleceğimiz üzerine bahse mi girdin? hem de jisung'la!"

aslında seungmin'in ses tonuna alınabilirdim ama ikisi arasına girmemem gerektiğini bildiğim için sadece gergince kıkırdadım. yeni nişanlı arkadaşlarıma biraz zaman verebilirdim üstelik. "hesap numaramı biliyorsun. size iyi eğlenceler diliyorum, sonra konuşuruz."

telefonu onlar bir şey söylemeden kapattım o gün. ama kötü hissetmedim. çünkü o gün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. sadece hyunjin'in seungmin'e ettiği küçük evlilik teklifiyle de alakası yoktu üstelik. ben o gün mutluydum.

bu yüzden sigaramı yeniden dudaklarımın arasına yerleştirip pervazlara eğilirken aklımda hiçbir şey yoktu. öyle de kalırdı hatta. ama balkona girdiğini görmekten ziyade hissettiğim beden bunu engelledi.

"kabul etmiş mi?"

üstündeki kapüşonluyu çıkartmaya çalıştığını sesinin boğukluğundan anladığım yukhei'ye dönmedim. zaten bir kaç saniye sonra yanımda olacağını biliyordum cevaplarken onu, "evet."

"söylemiştim. ödememi alayım." yukhei kollarından birini belime dolayıp beni kendine çevirdiğinde sırıtıyordu. ben de sırıttım. hem de seungmin'in cevabı üzerine iki kişiyle bahse girişimi ve ikisinde de başka bir ihtimal üzerine oynamış olmamı önemsemeden. çünkü yukhei hakkıyla kazandığını almalıydı.

someone's someone | minsungWhere stories live. Discover now