ciğerler, saçlar ve mutfak

10.2K 1K 2.3K
                                    

siz hiç kendinize nefes almanız gerektiğini hatırlattınız mı? fiziksel olarak nefes almaktan bahsediyorum, bildiğin oksijen-karbondioksit olayından.

son bir kaç günümü bunu sık sık yaparak geçirdim. 'nefes al jisung' ya da 'aldıktan sonra vermen de lazım jisung' gibi cümleler kurdu içimdeki jisunglar bana. çünkü unutuyordum. gerçekten doğduğum an yapmayı öğrendiğim bir şeyi unutup duruyordum.

changbin benimle kalmıştı o geceden sonra. herkes uzun uzun bana sarılıp evimi terk ederken, ve ben minho'ya birazcık daha uzun sarılmışken, ilk kez nefes almam gerektiğini unuttum. bir süre vücuduma ne oluyor diye panikleyip 'acaba sonunda ölüyor muyum?' tribine girdikten sonra da hemen hatırladım. nefes almamıştım sadece. aptal ciğerlerimi doldurmayı unutmuştum.

ikinci kez o günün gecesinde unuttum. changbin hemen yanımda yatıyordu ter içinde uyandığımda. yine ne olduğunu anlayamadım, başımın uzandığım halde dönmesine bir anlam veremedim başta. bir kaç saniye panikle çırpındıktan ve changbin'i kazayla uyandırdıktan sonra fark ettim bu sefer. nefes almıyordum, vücudum dünyadaki birinci saniyemden beri yaptığımız çok basit bir hareketi yapmıyordu.

changbin çok korktu dememe gerek olduğunu sanmıyorum. ben de korktum aslında, nasıl ikinci kez nefes almayı unuttuğumu bilmiyordum çünkü ama changbin'e bunu söylersem kafayı yerdi sanırım. yani dediğim gibi neden bilmiyordum henüz ama kesin o saçma sapan bir sebebe bağlayıp öldüğümü zannederdi bu yüzden kabus gördüğümü söyledim.

sonrakilerde de kimseye çaktırmadım. sessiz sessiz nasıl nefes alınıyordu diye düşünerek bir köşede kulaklarımdaki uğultu eşliğinde oturdum.

nefes almam gerektiğini hatırlama sürem kısalmış ama yeniden yapmaya başlama sürem uzamıştı bu arada. yani farkediyordum nefes almayı unuttuğumu ve ciğerlerime dolmalarını da söylüyordum ama ciğerlerim yapmıyorlardı.

iki tane doku parçasının da benden umudu kesmiş oluşlarını komik buluyordum üstelik. çünkü o dokuların benzerlerinden taşıyanlar kesmemişti. hyunjin mesela.

"yemek yedin mi?" dedi öğleden sonraki dersimize yürürken. ben de o sırada nefes alışımın doğru olup olmadığına bakıyordum. dediğim gibi her an unutabilirdim ve bu canımı yakıyordu. nefes almamak yani, acıtıyordu.

"hayır." içime çektim kelimemin sonunda havayı. kazayla ölürüm diye çok korkmuştum o ilk geceden sonra bu yüzden doğru nefes ya da diyafram nefesi alma gibi şeyleri araştırmıştım. havayı kaç saniye içimde tutmam gerektiğini pratikte unutmuştum ama teoride biliyordum. "dersim geç bitti, zamanım yoktu."

"o zaman çıkışta yemeğe gidelim. seungmin ve felix bir balıkçı bulmuş, iyiydi dediler. sen balık seversin." gülümsedi hyunjin. saçlarını sarıya boyamıştık bir kaç gün önce ve normalde kısa saç kullansada bu sefer kestirmek istememişti. yüzünü çerçeveleyen sarı tutamlar arasından bakıyordu bana ve ben yakıştığını düşünüyordum. kısa ve siyah olan saçları onu çekici gösteriyordu ama uzun ve sarı hali büyüleyiciydi. seungmin de bana katılıyordu üstelik. nefesimi vermelerini söyledim ciğerlerime kafamı sallarken.

gittik. hyunjin ve diğerleriyle yemeğe yani. arkadaşlığımız alışık olduğundan daha çok sarsılmıştı aslında ama bir şekilde sürdürüyorduk. çoğumuz en azından.

chan hyungu o geceden sonra ilk kez okulda gördüm. her zamanki bankımızda jeongin ve minho'yla oturuyordu. aslında yanına gitmemek ilk düşüncemdi ama sonsuza kadar kaçamayacağımı da biliyordum. tamam, bilmiyordum jeongin beni gördüğü için yanlarına gittim.

çok kısaydı o görüşmemiz çünkü chan hyungun dersi başlamak üzereydi ve yine çok kısaydı çünkü changbin'e stüdyoda yardım etmem gerektiğiyle ilgili bir yalan söylemiştim onlara. chan hyungla konuşmadım bile yani. bana gülümsedi sadece. çok yorgun gözüküyordu ve belki de yanında büyümeseydim vizelerinin başlamak üzere oluşundan böyle gözüktüğünü zannedebilirdim. ama hayır, benim chan hyungum büyük ihtimalle gecelerini uyumak yerine beni düşünerek geçirdiği için bu haldeydi. yani umarım sadece gecelerini, boş kaldığı her anı da beni düşünerek geçiriyor olabilirdi.

someone's someone | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin