aptal kertenkele ve balkon

10.7K 1.1K 4.1K
                                    

ortaokuldayken bilim kurguyu çok sevdiğimi söylemiştim. bilim kurgu filmlerini sevme nedenim ilginçti. hayatımda ilk kez minho'yla ilgili olduğu için değil de benim ilgimi çektiği için sevmiştim. ama tabi ki on iki yaşındaki jisung'un da yirmi yaşındakinden bir farkı olmadığı için minho'yla ilgili bir şey bulmuştum.

paralel evrenlere inanmayı yedi yıl önce falan da bırakmıştım. yani inanmıyor değildim de, minho dışında bir şeyi düşünmeyi pek sevmediğimden umursamıyordum. ama bir yerde, bir zamanda ve doğru uzayda minho'nun bana aşık olduğuna inanmak hep istedim. hatta her şeyin tepetaklak olduğu bir yerin varlığına. belki orada minho bana aşıktı ve ben başkasıyla mutluydum. o evrende saçlarım kırmızı olabilirdi bile belki. aynı biraz önce öptüğüm mingi'ninkiler gibi.

"neydi o?" diye sordu tekrardan motoru görüş alanımıza girdiğinde. "ne neydi?"

"öptün ya beni."

ellerimi motorun üstündeki çıkartmalarda gezdiriyordum. metal gruplarına aitlerdi, bir kaçını daha önce duymamıştım bile. "sen de beni öptün."

mingi'ye döndüm. gözlerini kısmıştı. ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyor gibi bakıyordu. suçluluk duymam gerekiyordu. karşımda suçsuz, yani aslında sabıka kaydı olduğuna yemin edebilirdim ama bu konuda suçsuzdu, her şeyden habersiz biri vardı ve ben onunla oynuyordum.

"özür dilerim." daha pişman çıkmalıydı sesim. daha pişman, daha içten çıkmalıydı ama çıkmadı. mingi de zaten inanmamış gibi bakıyordu bana. "çok özür diliyorsun."
dedi. gülümsüyordu bir de. karşımda aynı bir piç gibi gülümsüyordu.

bu yüzden bir şey söylemeden motora bindim. ne diyebilirdim ki zaten? ben yıllardır yanlış bir şey yapıyordum ve bunun için özür dilemem gereken kimseden özür dileyememiştim.

o da bindi. yeniden o çatısı bile olmayan yere gittik. baş başa bu sefer, sadece ben ve mingi. içimdeki jisung'ları dinlemeyi bugün bıraktım. kendimi yeniden, bu sefer bizi izleyen bir minho yokken, mingi'nin dizlerinin üstünde onu öperken bulduğumda bu nereden çıktıklarını anlamadığım jisung'ları dinlemeyi bırakmaya karar verdim.

ama battı balık yan giderdi ve benim üstümdeki tişört çoktan kirli zemindeydi.

insanların ilk sevişmelerini neden bu kadar abarttıklarını oldum olası anlamamıştım. seksin sadece cinsel çekimin ve insanın varoluşundan beri olan hayvan içgüdülerinin bir sonucu olduğunu düşünürdüm. bu yüzden gerilmeleri, korkmaları ya da özel bir şeyler beklemeleri bana saçma gelirdi.

mingi boynumu emerken bunu düşünüyordum. birazdan onunla sevişecek olmamın sadece artık acıdan bıkmış vücudumun rahatlama isteğinin bir dışa vuruşu olduğunu. minho'yu da düşünüyordum. aptal olduğum için minho'nun beni şimdi bu halde görse ne yapacağını düşünüyordum.

o yapıyordu sonuçta. o chan hyungla sevişiyordu, hem de on altı yaşından beri.

"seviştik." dedi. on dört yaşında olduğum için seksi pek gerçekçi bulamıyordum. etrafımdakilerin, özellikle chan ve minho'nun yapacağına ihtimal vermemiştim.

"nasıldı?" diye sordu hyunjin. ikisi gerçekten heyecanlanmış gözüküyorlardı. küçüktüm, cinselliği ve seksi daha yeni öğreniyordum. ve ne yazık ki gördüğüm her şey aklıma minho'yu getiriyordu. bundan utanıyordum da üstelik. bu yüzden kimseye minho'yla ilgili gördüğüm rüyaları anlatamıyordum, ama sanırım karşımda hiçbir şeyden haberi olmayan bu insanların benzer bir endişesi yoktu.

"iğrenç miydi?"

minho düşünür gibi oldu. benim yatağımın üstünde konuşulacak bir konu değildi pek de, ben burda uyuyordum sonuçta. "hayır. başta biraz. ama sonra güzeldi."

someone's someone | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin