"chan hyung olmasaydı" (aka jisung'un minho'yu öptüğü bölüm)

11.8K 1.1K 4.7K
                                    

bir keresinde hyunjin'le kavga etmiştik. şimdi hatırlamıyorum tabi nedeni neydi, kim haklıydı veya neler oldu. öyle uzun zaman önceden de bahsetmiyorum size, üç yıl falan önce olan bir şeydi bu.

nasıl çözüldüğünü hatırlıyorum sadece. ben chan hyungun o zamanki küçük apartmanınındaki mutfağının kapısını çarpıp banyoya kilitlemiştim kendimi. hyunjin de arkamdan bağırıyordu ama dinlememiştim onu, çünkü ben sinirlendiğimde duymazdım. karşımdaki insanın benim için kendini hiçe sayan en yakın arkadaşım olmasının bir önemi de yoktu.

ben banyonun kapısında yere çökmüş ağlarken biraz içerden gelen sesleri dinledim. sonra kapı çaldı. chan hyung seslendi bana, kapıyı açmamı istedi. açtım, bana uzun bir konuşma yapmasını bekledim ama o hiçbir şey demedi. sadece bana baktı. ben de kendimi onu nazikçe ittirip hyunjin'e sarılırken buldum.

size bunu niye anlattığımı sorarsanız, ki sormanız çok normal, en uzun süreli kavgamın 4 saat olduğu en yakın arkadaşımdan bir şeyler saklamanın ne kadar zor olduğunu daha iyi anlayın istedim sadece. yani çok büyük bir sırrı saklamıyordum aslında ama ciğerlerimin çalışmadığını söyleyememek bile kendi başına zordu.

üstelik seungmin'le konuştuğumuzu da biliyordu hyunjin. yani en azından bir şeyler döndüğünü anlamıştı.

"kabul eder mi?" diye sordu bana. omuz silktim. çünkü seungmin'in hyunjin'den gelecek olan birlikte yaşama fikrine ne diyeceği belliydi. "yıllardır birliktesiniz hyunjin. niye kabul etmesin ki?"

"çünkü büyük bir adım bu. ve bugüne kadar hiç konuşmadık bile." dedi. kafasını göğsümden kaldırmıştı ve somurtuyordu. belki iyi hissetsem yanaklarını tokatlardım. "nerden çıktı o zaman birden bire?"

kaba bir şey söyledim mi anksiyetesini hyunjin'leyken geride bırakmıştık şükürler olsun ki. ama onun sevimli sayabileceğim somurtmuş suratı kayboldu ve elini ensesine attı. ben de oturduğumuz eski kanepemde doğrulup bağdaş kurdum. çünkü tanıyordum onu, söyleyeceği şeyi söylemek istemiyordu.

"herkes büyük adımlar atıyor..." haklıydı. ben hariç herkes büyük adımlar atıyordu hayatlarında. ya da en azından ilerliyorlardı. minho ve chan avusturalya'ya taşınıyorlardı bir kere. hyunjin'in liseden beri birlikte olduğu seungmin'le eve çıkması neydi ki bunun yanında? yutkunmak zorunda hissettim kendimi.

"sormayı denemezsen bilemeyeceğiz." dedim. çünkü ben de hyunjin'e layık bir arkadaş olmak istiyordum. kendi problemlerim yüzünden onun heyecanlı anlarını mahvetmek çok kötüydü. olmam gerektiği gibi iyi bir dost olmalı ve hyunjin'i desteklemeliydim. zordu ama o benim için daha da zorlarını yapmıyor muydu?

hyunjin'e gülümsedim. aslında ukala bir gülümsemeydi ama onun karşılığında kıvrılan dudakları içtendi. bu yüzden düşünmedim üstüne.

biraz daha oturduk. sanırım onun kendine güveninin gelmesini bekliyorduk. ben pek anlamazdım ama sevgiline birlikte yaşamak isteyip istemediğini sormak biraz gericiydi sanırım.

sanki bir fikrim varmış gibi hyunjin'e tavsiye verdim bir de. "kabul edecek zaten. ama sen yine de kendinden emin ol. al karşına dümdüz söyle." dedim. yani dediğim gibi bilmiyordum ama kötü bir şekilde bitemezdi zaten bu. öyle umuyordum daha doğrusu.

mümkün olduğunca az karıştım tabi olaya çünkü bildiğiniz gibi, hatta tüm dünyaca biliniyor bile olabilir bu, elimi attığım sabah çıkamıyordu. zaten bir kere zorlamıştım hyunjin ve seungmin'in kişiliklerinin aksine sakin olan ilişkilerini, bitirmemin anlamı yoktu.

someone's someone | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin