15. Bölüm

14.9K 812 313
                                    

Hayran gözlerle yüzüne baktım. Kalp atışlarım çoktan hızlanmış, yüzüm heyecandan yanmaya başlamıştı. "Sarma?" diye aklıma ilk geleni söyleyiverdim. Çünkü kendimi biliyordum. Bu konu hakkında konuşmayı sürdürürsek bülbül gibi şakımaya başlardım.

Anlamayan gözlerle suratıma baktı "Ne?" Yavaş olmayan hareketlerle arka koltuğa koyduğum çantadan sarma kutusuna uzandım. "Sarma diyorum. Yer misin?" Ani yaptığı frenle öne doğru sarıldım. Ciddi olup olmadığımı anlamak istercesine suratıma baktı.

"Yerim Ahu, yerim." dedi elimden kutuyu çekercesine alarak. Derince bir nefes verip hırslı bir şekilde ağzına sarma atan Karaca'ya baktım. Bozulmuş gibiydi. Hakkı vardı elbette. Ama benimde kendime göre gerekçelerim vardı. Henüz bir ilişkiye öncelik verecek durumda değildim. Kaygılarım diğer hislerimin önüne geçiyordu ve bu benim elimde bile değildi. Üstelik Karaca'ya hissettiğim şeyin aşk olup olmadığını anlamam için çok erkendi. Ufak bir hoşlantıyla, bir hevesle yola çıkmak istemiyordum. Onunda, benimde duygularımızdan emin olmamız gerekiyordu ama o benim aksime aceleye getiriyordu.

Kutudan bir tane sarma alıp arkasına yaslanan bana uzattı. "Ye sen, aç değilim ben." Derin bir nefes verdi ve uzattığı sarmayı yeniden kaba koyup kapağını kapattı. "Ceketimin cebinde peçete olacak, uzanır mısın arkadan?"

Başımı sallayıp arkaya koymuş olduğu ceketinin cebini yokladım. Ceketin birinde sadece sigara vardı. Yüzümü buruşturarak diğer cebini yokladım. Peçete ve benim onun kaşını patlattığımda verdiğim yeşil işlemeli mendil vardı. O anlar gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Çokta kısa olmayan bir zamanda olağan düzenimde nasılda bir yer edinmişti böyle. Onu hiç tanımazken birden başrolü olmuştu hayatımın.

"Bulamadın mı?"

Uzandığım yerden bir elimde peçete bir elimde kendi ellerimle acemice işlediğim mendille döndüm. Peçeteyi alıp ellerini silerken gözleri öteki elimdeki mendile kaydı. Ardından gözlerime çıktı. "Yanında mı taşıyorsun bunu?"

"Öyle. Uğur getiriyor." dedi gözlerimin içine bakarak. Tebessüm ettim.

"Güzel mendil. Bu zamanda pek bulunmuyor böyle mendiller." Alnımı kaşıdım. "Kendim işledim."

Şaşkın bakışları ve havalanan kaşıyla aval aval suratıma baktı "Niye şaşırdın? Yapamaz mıyım?" dedim gülerek.

"Yaparsın tabi. Ama.." duraksayıp dudağını ısırdı. Devam etmesi için kafamı salladım "Ama oturupta mendil işleyeceğin aklıma gelmezdi."

"O niyeymiş?" Omuz silkti "Bilmiyorum, gelmezdi işte. " Duraksadı "O işler için fazla sert duruyorsun."

Kaşlarımı çattım "Ben miyim sert?"

"Yok, benim. Tabi sensin. Ne kadar az gülümsediğinin farkında değil misin? Ayrıca bazen o kadar sert bakıyorsun ki seni göreve götürsek bakışlarını silah olarak kullanabiliriz."

Sözleri istemsizce kıkırdamama sebep oldu. "Bu kadar az güldüğümü fark etmemiştim."

Vücudunu bana çevirerek birbirimizi daha iyi görmemizi sağladı. "Fark etmemiş misin? Birde bana sor. O kısacık gülümsemelerinin sebebi olmak için nelerimi vermezdim."

Gözlerimi kırpışırken dudağımı ısırdım "Belki de sahiden sebebi sensindir."

Beklemediği bir şey söylemiş olacağım ki şaşkınlıkla gülümsedi. Çekingen bir gülümseme ile karşılık verdim. Elini yanağıma koyunca kafam benden izinsiz elinin olduğu tarafa doğru eğildi. Hızlı bir hareketle avucunun içini öpüp yanağıma dokundurdu.

Mendilimin Yeşiliजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें