23. Bölüm

9.3K 673 105
                                    

Aşkolar Karaca'yı değiştirdim. Multi de yeni Karaca mevcut. Siz gene istediğiniz gibi hayal edebilirsiniz. Temsilen koyuyorum.

Keyifli okumalarr

Satır arası yorumlarınızı bekliyorumm :)

Sultan hemşirenin yoğun parfüm kokusunu burnuma doldu, gözlerimi yavaşça araladım. Sultan hemşire, bana gülümseyerek ama bir o kadar da tedirgin bir ifadeyle bakıyordu. "Nasıl hissediyorsun tatlım?"

Yattığım yerden oturur pozisyona geçtim. Bayılmıştım.. Tam da bir şeyler kafamda oturmaya başlamıştı ve ben bayılmıştım. Sessizce bir küfür savurdum. "Bir şey mi dedin canım?" dedi serumumu düzeltirken. Başımı iki yana salladım. Sabah olmuştu, gece boyunca baygın kalmış veya uyumuştum. Bilmiyordum.

"Koridora çıkmak istiyorum." dedim, gözlerimi açık mavi duvara dikerken. Artık bir gün batımı tablom yoktu. "Serumunu yeni taktım, önemli mi?"

Başımı aşağı yukarı salladım. Elbette önemliydi. Sevdiğim adam , Karaca, burada olabilirdi. Serumu asılan olan yerden alıp elime tutuşturdu. "Birkaç işim var, sonra yanına uğrarım. Kendini çok yorma." Bu dediklerini bir hemşire olarak değil de, bir abla olarak söylediği belliydi. Buruk bir tebessümle yetindim. Sultan hemşire iyi bir kadındı. Kapıdan benimle birlikte çıkmıştı fakat benim adımlarım onunkinin yanında çok yavaş kaldığından o çoktan gözden kaybolmuştu.
Ne yapmam hakkında bir fikrim yoktu, girişe gittim.

"Dün geceden Karaca Duman adında bir kayıt var mı?" kadın gözlüklerinin üzerinden bana bir bakış atıp bilgisayarına yöneldi. "Hayır yok."

Derin bi nefes verdim.  O adamı tanıdığıma yüzde yüz emindim. "Bir daha baksanız."  Gözlüklerinin üzerinden attığı bakış bu sefer daha sertti. "Yok dedim hanımefendi, nesine bir kez daha bakayım?" Kaşlarım çatılmıştı fakat cevap veremedim, haklıydı. Bakınca değişen bir şey olmayacaktı. Yüzüm nasıl bir şekil almıştı bilmiyorum fakat bana acımış olmalı ki derin bir nefes verdi. "Dün gece acil felaket durumdaydı, kayıtsız hastalar oldu. Belki onlardan biridir." Başımı aşağı yukarı salladım. "Belki.." Bir şey demeden bilgisayarına yeniden odaklandı. Yüzümü avuçladım, kuruntu yapıyordum belki de.

Ayaklarımı sürüyerek odama doğru ağır adımlarla ilerledim. Elimdeki serum ağırlık yapmaya başlamıştı sanki, taşıyamıyordum.  "101. odadaki hastanın serumu değişecekti, bir bakar mısınız?" Başımı parlak zeminden kaldırıp sesin sahibine döndüm. Dünkü başı sargılı adamdı ve 101. oda benim eski kaldığım odaydı. Adımlarımı hemşireyle konuşan adamın yanına çevirdim. Yanında dikildiğimde bana sorgulayan gözlerle baktı "Bir şey mi vardı hanımefendi?" dedi, sesindeki mesafe çoğu askerden alışık olduğum bir tondu.

"Siz.. Askersiniz değil mi?" nasıl gözüküyordum bilmiyordum fakat hemşire kadın ve adam bana sanki deliymişim gibi bakıyorlardı. Camdaki yansımama kaydı gözlerim. Saçlarım dağılmış, beyaz tenim daha da solmuş, göz altlarım mosmor olmuştu. Halime bakan herkes bana kolaylıkla acıyabilirdi. "Şu anda acelem var, mühim bir şey mi diyeceksiniz?"

Gözlerimi camdaki yansımamdan çekip birkaç saniye yumdum. Şu anda ne yapıyordum? Derince bir nefes alıp verdim, Karaca gelse zaten beni bulmaz mıydı? Bu çabam neydi? "Pardon, siz devam edin. Birine benzettim."

Arkamı dönüp ağır adımlarla tekrar odama ilerlemeye devam ettim. Elimdeki serumu artık kaldırmakla umursamıyor, sarkıtmaktan çekinmeden tutuyordum. "Evet," diye ses yükseldi ardımdan. Ses başı sargılı adama aitti, arkamı usulca dönüp anlamaz gözlerle baktım. "Evet, askerim."

-
Karaca'dan

Sabahın erken saatleriyle birlikte Faruk'u Çömez'e emanet etmiş, lojmanın yolunu tutmuştum. Vermem gereken talimatlar mıydı beni oraya sürükleyen yoksa sevdiğim kadını görme isteği miydi bilemiyordum. Tek bildiğim Ahu'nun ve Eymen'in burnumda tüttüğüydü. Lojmana girip Albay ile konuşurken içimdeki tatlı heyecanı bastırmaya çalışıyordum.

Mendilimin YeşiliМесто, где живут истории. Откройте их для себя