19. Bölüm

10.4K 661 109
                                    

 Keyifli okumalar

Aşk. Aşk tam olarak nasıl bir şeydi? Ucuz birkaç kelimenin birleşimiyle oluşturulabilir miydi tanımı? Sanmıyorum.15 yaşıma kadar aşkı karşındakine şiddet uygulamak olarak bilmiştim. Babam böyle öğretmişti çünkü. Böyle bilmek zorunda kalmıştım. Ama sahiden gerçek aşk nasıl bir şeydi? O kişinin ellerine bir yabancının elleri değince hissedilen şey de aşka dahil miydi?

Kıskanç birisi değildim. Olsam bile Nehir'i kıskanacak bir konumda değildim, farkındaydım. Fakat o içimdeki dürtü hareketlerimi kontrol ediyor gibiydi.

Karaca mesajımı okudu. Saniyeler sonra yeni bir mesaj geldi.

-O da ne demek?

Cevap yazmak yerine telefonun kilit tuşunu kapattım ve yeniden cebime attım. Yazacak bir cevabım yoktu, bunun ne demek olduğunu ben de anlamış değildim. Öğretmenler odasından içeriye Burak , Emel ve bir öğretmen girince düşüncelerimden arındım. Gülümseyerek yanıma geldiler.

"Günaydın." Tebessüm ettim. "Size de."

Burak hemen sağıma aynı benim gibi otururken Emel de karşımızda dikildi. "İzinlisin diye duydum, niye geldin?" Dedi Burak, rahat bir tavrı vardı.

"Niye, iki güne kaçar dediğin kadının işe izinliyken bile gelmesi seni şaşırttı mı?" Gülümseyen yüzü yavaşça solarken bu ani atağımın sebebini merak ederek bakıyordu. "Beyaz bayrak çektik sanıyordum."

Ciddi bir şekilde suratına bakarken dayanamayarak güldüm. "Dalga geçiyorum, hemen ciddiye alma."

Afallayan bir şekilde suratıma bakarken yeni algılamış gibi gülümsedi. "Tekrardan savaş ilan ettik sandım." Gülümsedim "Benimle savaşmaktan bu kadar korkma Burak." Gülümsememe gülümsemeyle karşılık verirken gözlerim Emel'e kaydı. Ne yapmaya çalıştığımı anlamış gibi bakıyordu. Gözlerinin içine baktığımda gözlerini yavaşça açıp kapadı. Yapmaya çalıştığım şeyi onaylıyordu.

Burak hocayla bir problemim elbette yoktu. Beyaz bayrak sallamış olmamız onun tavırlarını bana karşı fazlasıyla değiştirecekti. Bir anda o kadar samimi davranmasına gıcık olmamak adına ona hayali bir çizgi çizdiriyordum. Hepsi buydu.
Ders başlayana kadar Burak ve Emel ile muhabbet etmiştik. Emel'den öğrendiğim kadarıyla sadece Parmaksız ,yani Bilal ve Ceyhun göreve gitmişti. Normalde dönüş tarihim belli olmaz diyen Ceyhun , bu sefer Emel'e kısa süreceğini söyleyip gitmiş.

Ders saati yaklaşınca gerekli olan eşyalarımı alıp sınıfıma geçtim. Klasik bir günaydın faslından sonra masama oturdum. "Ahu'cum?" hemen önümdeki sırada bana gülümseyerek bakan Eymen'e döndüm. "Öğretmenim demek istedin, değil mi?"

"Hayır ama o da olur, öğretmenim." dedi bilmiş bir tavırla. Gülümsedim. "Dinliyorum Eymen'cim." Gülümsedi ve omuzlarını kaldırıp indirdi. "Sadece seni özlediğimi söyleyecektim, Ahu'cum." İçtenlikle gülümsedim. "Ha bir de, babam çıkışta parkın orda onu beklemeni söyledi." Gülümsememin yerini çatık bir kaş alırken ikinci cümlesini duymazdan geldim. "Ben de seni." Yanında oturan ve bizi pür dikkat dinleyen Zeynep'e döndüm "Sizi özledim."

İkisi de gülümseyerek önlerine dönerken sinirle arkama yaslandım "Ayağına çağırıyor bir de beyefendi." diye söylendim sadece kendimin duyabileceği bir sesle. "Sanki liseliyiz, okul çıkışında buluşmak da nesi?"  Öfkeyle derin bir nefes verdim ve ders anlatmak adına tahtaya kalktım. 

-

Sonunda tüm dersler bittiğinde zil sesiyle birlikte çocukların sınıftan çıkışını izledim. Oturduğum sandalyede arkama yaslandım ve başımı ovuşturdum. Uykusuzluk beraberinde yorgunluk ve baş ağrısı getirmişti. Çantamdan ağrı kesici çıkartıp içtim ve ayaklandım. Karaca'nın çağırdığı yere gidecektim, bana böylesine soğuk davranmasının sebebini öğrenmek istiyordum. Ağır adımlarla okuldan çıkarken neden parkı buluşma yeri seçtiğini düşünüyordum. Belki de oralarda az kişinin bulunmasındandı, bilemiyorum. Soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla düşüncelerimden arındım ve giymek yerine elime aldığım montuma kararsızlıkla baktım. Gitmeyecektim, biraz üşümekten kimse zarar görmezdi.

Mendilimin YeşiliWhere stories live. Discover now