Bölüm 2

147 70 1
                                    





Gözlerimi açtım. Başımda  oturmuş telefonuna bakan arkadaşım Pelin'le yerimde doğruldum. O ne zaman gelmişti? Duvardaki saate baktım.  11.18
Pelin telefonunu bir kenara bırakarak bana baktı. "İyi misin Nihan?"

Gördüğüm şeylerin bir rüya...hayır hayır bu rüya olamazdı bu ancak bir kabus olabilirdi. Kabus olmasını diliyordum. Yatak odamda olduğumu fark ettim. Direkt üzerime baktım. Hayır! Hazal'ın evine giderken giydiğim şeyler vardı üzerimde. Bu bir kabus dahi olamazdı. Olmasını isterdim ama...

"Pelin...Hazal! O.. O iyi mi!?" kolumu sıkarak geri yatırmaya çalıştı Pelin. Ben yatmak istemiyordum. Ben bir şeylerin geri dönmesini istiyordum. Hazal'ın ölmemiş olmasını istiyordum.

Ayağa kalktım ve odadan çıktım. Salonda oturan Hayriye ve Şaziye teyzeyle, yaşanan şeyler bir kere daha gözümün önüne geldi. Endişeyle evden çıktım ve alt kata indim. İçeride polisler vardı. Filmlerdeki gibi maskeli, eldivenli adamlar Hazal'ın evini inceliyordu. Çıkarmışlar mıydı onu? Nereye götürülmüştü?

Ahmet abinin, polis arabasının önünde konuştuğu adamın yanına gittim. Elindeki telsize bakılırsa polisti. Ahmet abi endişeyle koluma girerek yürümeme yardım etti. Yanımıza gelen Pelin'in eşi Doğukan da koluma girdi ve yardımcı oldu. " İyi misin? Pelin'i yanına göndermiştim... Niye indin aşağı?"

"Öylece oturamam. Hazal nerede!? Nereye götürdünüz onu?" kolumdan tutarak kapısı açık olan polis arabasının içine oturttu beni. Bir şişe su uzattığında koltuğa koydum. Hazal ölmüştü. Perdeyi açtığım zaman, açık olan gözleri gözümün önünden gitmiyordu. Zordu. İnanmak çok zordu.

" Evin sahibi Nihan Hanım siz misiniz?" kafamı kaldırdım. Karşımda az önce Ahmet abinin konuştuğu polis vardı. "Evet benim. Hazal nerede?" sesim zor çıkıyordu. İnanmıyordum. Ölmüş olabileceğine inancım yoktu. Evet insanlar ölebilirdi. Ama bu şekilde olamazdı.

"İyi hissediyorsanız eğer size birkaç soru sorabilir miyim?"

"Tabi." derin bir nefes vererek elindeki dosyayı açtı. Giydiği gömleğin cebinden bir kalem çıkarttı. "Hazal Hanım'ın korktuğu, kaçtığı veya tedirgin olduğu biri var mıydı?"

Derin bir nefes verdim. Asla başıma gelmeyecek sandığım  bir olaydı. Dizilerde görüp böyle şeyler yapan var mı sahiden dediğim türden bir olay. "Hazal'ın arkadaş çevresi vardı. Ama hepsi kızdı. Ben onun hakkında çok az şey bilirim. Genelde erkekler konusunda bana öğüt verirdi ama  herhangi bir erkekle görüştüğünü görmedim."

Elindeki dosyaya bir şeyler not aldı. "Ne zamandır burada yaşıyor? Arkadaşlığınız nasıldı? Tartışır mıydınız?"

"4 yıl önce, ailem memlekete dönünce buraya taşındı. Çok sık görüşmezdik ama birbirimizden haberdardık. Az çok ne yaptığını biliyordum. Ölümü... Çok ani oldu benim için. Kendine zarar verecek türden de biri değildi ama.."

Dosyayı kapatarak kolunun altına sıkıştırdı. Kalemi cebine geri koydu." İntihar değil. Cinayet olduğunu düşünüyoruz. Birisi tarafından öldürüldüğü belli. Otopside daha net bir sonuç çıkacaktır elbette. "

Cinayet mi? Gözyaşlarım akmaya başladı. Kim... Kim neden öldürürdü ki? Neden? Bir insan böyle ölmeyi hak eder miydi?

"Yeter bu kadar Selim! Yeterince üzgün görmüyor musun?"  dedi Doğukan.

Apartmandan çıkan Pelin ve Doğukan'la ayağa kalktım. Pelin bana sarılarak kenara çekti beni ve su içirdi.
"Yapılması gerekeni yapıyorum. Çözüme kavuşmasını istiyorsak bir şeylere katlanacağız."

"Ne yapılması gerekiyorsa yapalım lütfen. Katil kimse bulunsun." Pelin omzundaki elini indirerek ellerimi tuttu. "Hemen katilden bahsedemeyiz tabi. Otopsi sonucunun çıkması her şeyi netleştirecektir. Şu an da sadece sakin olmalı bildiklerinizi anlatmalısınız." dedi polis memuru.

Sakin kalmalıydım. Evet ama. Sakinliğimi nasıl koruyacağım hakkında bir fikrim yoktu. Daha bu sabah mutlu bir şekilde kek yaparken şu an da sevdiğim bir arkadaşımın ölümüyle baş etmeye çalışıyordum. Duygu yoğunluğunun esiri olmuştum. Ağlamalı mıyım? Üzülmeli miyim yoksa korkmalı mıyım bilmiyordum.

Beynim işlevini yitirmişti sanki ve ben hiçbir şey düşünmüyordum. Düşünemiyordum. Hazal'ın intihar etmiş olma düşüncesi bana yakın gelmiyordu. Depresif olabilirdi ama mutlu olduğu zamanlarda vardı. Hem de çoktu.

1 hafta sonra

Yeni bir yağmur sonrası ıslanmış kaldırımdan karşıya geçerek emniyet müdürlüğü binasının bahçesine girdim. Su birikintilerinden koşarak geçtim. Cinayet bürodan olan, Hazal'ın olayı ile ilgilenen polis memuru Selim, beni aramıştı.

Otopsi sonucunun çıktığını ve birkaç gelişme olduğunu söylemişti. Binanın içine girdim ve kenarda dikilen memurdan öğrenerek Memur Selim'in odasına girdim.

"Hoş geldiniz Nihan Hanım. Oturun lütfen." çantamı önüme çekerek eteğimi düzelttim ve masanın önünde, karşılıklı bulunan sandalyelerin birine oturdum.

"Nasılsınız?"

"Güçlü olmaya çalışıyorum. Acil çağırınca erkenden çıkıp geldim. Sonuç ne çıkmış? Cinayet miymiş?"

Sandalyesine yerleşerek arka raftan dosya çıkardı. Masaya koyarak açtı. "Otopsi sonucu geldi. Ve evet. Cinayet..."

Beyaz Ayakkabı GizemiWhere stories live. Discover now