Bölüm 3

134 68 2
                                    






Bazı anlar vardır ki yaşadığımızı fark etmeyiz. Uyku uyanıklık arası bir halde olduğumuzu düşünürüz. Bilincimiz kapanır ve tüm yetilerimizi kaybederiz. Oysa gerçek farklıdır... Hayatımızda  gelişen olayları yorumlama yeteneğine sahip olmak, bizi soğukkanlı kılar mıydı?

Şu birkaç gündür yaşadığımı sanmıyorum. Üzerimdeki şok dalgasını atmak hayli zor. Anlam veremediğim gelişmeler ve hatırlayamadığım birçok şey var.

Hazal'ın ölümü... Biri tarafından gerçekleştirilmişti. Belki birileri tarafından. Bunu şu an da kimse bilmiyordu. Cinayetti. Arkadaşım cinayete kurban gitmişti.

Önündeki dosyadan kafasını kaldırarak bana baktı Selim. Bir kağıt parçasını önüme ittirdi. "Otopsi sonucu."

Kalın, kare desenli gömleğinin katlanmış kollarını, dirseklerine çekti.
"Vücudunda yüksek dozda, striknin zehri tespit edilmiş. Aynı zamanda darp izleri var, birinin boğmaya çalıştığı anlaşılıyor. "

Zorlukla yutkunarak oturuşumu düzelttim. "Bu.. Yani ne demek?"

"Yani intihar değil cinayet. Birisi tarafından zehirin zorla enjekte edildiğini düşünüyoruz. Aldığı zehir güçlü bir bileşen. Sağlıklı bir insanı 20 dakika da öldürebilir. Tahminlerimize göre boğmamın etkisiyle 20 dakikadan kısa bir sürede öldürülmüş... Zehirin etkisi ve solunum darlığından..."

Ellerimle yüzümü kapatarak ağlamaya başladım. Bir insanın hayatına son vermek bu kadar kolay mıydı? Bu kadar... Bu kadar vicdansız insanlar var mıydı?

Deri desenli kahverengi çantamdan peçete çıkartarak gözlerimi sildim. Önüme düşen saçları geri atarak toparlandım. Artık dik durmak, güçlü olmak zorundaydım. Hazal için bunu gerçekten yapmalıydım.

"Fırının camında silinmiş kan lekesi bulunmuş. Maktulün üzerinde herhangi bir kan izine rastlanmamış. Bu durumda katile ait olduğunu anlıyoruz. Yani katil yaralanmış ama bu izleri silemeyecek kadar ağır değil." tuttuğum nefesi bıraktım ve arkama yaslandım. Hazal'ın çektiği acıyı düşününce, kendimi tutamıyordum. 

Üzgündüm. Hem de çok. Peki neden hiçbir korku yoktu içimde? Katil Hazal'ı kolaylıkla öldürmüşken...Nerden bilebilirdim aynı şeyleri benim yaşamayacağımı? Katille karşılaşmama garantisini bana kim verebilirdi? Hiç kimse. Hazal'a olanlar bana da olabilirdi. Ben bunun önüne geçebilir miydim?

"Nihan Hanım. Şimdi çok dikkatli düşünüp, hatırladığınız, ilginizi çeken, tuhaf karşıladığınız veya sizi ürküten durumları bize söylemelisiniz. O gece ve ondan önce ki geceler... Anlamlandıramadığınız bir olay oldu mu? Kaldığınız apartmana biri geldi mi?"

Karşımdaki açık camdan görünen bulutlara baktım. Koyu griye dönmüşlerdi. Anlaşılan bir haftadır olduğu gibi yine şiddetli bir yağmur yağacaktı. Hazal'ın öldürüldüğü gece yağdığı gibi...

O geceyi düşündüm. Yağan yağmurdan ıslanmış beyaz ayakkabılarım, lila rengi elbisem, Ayşe Teyze'nin dükkanından aldığım pembe, çiçek desenli şemsiye... Ve eve girdikten sonra gördüğüm adam... Masaya dönerek sağ elimi, kahverengi, tahta görünümlü masaya koydum. 

"Bir şey mi hatırladınız?" diye soran memurdan bakışlarımı alarak, masanın üzerinde duran broşürlere çevirdim. Böylesi önemli bir detayı unutmuş olmamın şaşkınlığıyla sol elimi enseme koydum. "Ben...Nasıl unuttum anlamıyorum. O gecenin akşamı, seyahat dergilerine  fotoğraf çektiğim yayınevinin, yıl dönüm kutlaması vardı. Yemek geç bitmişti ve eve her zaman ki dönüş saatimden çok daha geç döndüm. Eve girdiğimde saat on bir buçuktu. Perdeleri örtmek için camın yanına gittiğimde binadan bir... adam çıktı..."

Ellerim, ovuşturmaktan kızarmıştı. O gece inmiş olsaydım Hazal'ın yanına, bir şeyler değişir miydi? "O adamı daha önce görmüş müydünüz peki?"

Kafamı iki yana salladım. Hazal'ın arkadaşları hep kızdı ve çoğunluğu akrabasıydı. O adamı hiçbir yerde görmediğime emindim. "Hazal'ın evine arkadaşları çok sık gelmezdi. Görüştüğü kuzenleri vardı ama hepsi evli birer kadındı."

"Adam nasıl biriydi? Yüzünü hatırlıyor musunuz?" 

"Yüzünü net göremedim çünkü siyah bir şapka takıyordu. Üzerinde siyah deri ceket vardı. Ve...Islık çalıyordu. Hazal'ın camına bakıp güldü ve ardından..." Selim hızla öne doğru eğilerek yüzüme baktı.

"Ve ardından?"

"Ve ardından benim camıma baktı."

Ayağa kalktı. Masanın üzerinde duran telefonunu cebine koydu. Oturduğu deri sandalyenin başlığında bulunan montunu aldı. "Sizin sokağı görüntüleyen bir kamera var mı ona bakalım. Eğer varsa bu olayda şans bizden yana demektir."

Bende ayağa kalktım ve çantamın askısını düzelttim. "Sokağın başında bulunan kasap dükkanında kamera var diye biliyorum. Belki sokağı çekmiştir." 

"Ben gidip ilgileneceğim, sizi bu konuda bilgilendiririm." Binadan çıktık. Derin bir nefes çektim içime. Yağmurlu havaları sevmezdim. Bu gelişen olaylar ise içime umutsuzluk ve endişe tohumları ekiyordu. Her şeyin güzel olacağına inancım sömürülüp bir kenara atılmış gibi keyifsiz ve mutsuzdum. 

"Siz nereye gideceksiniz? Yol üstündeyse bırakabilirim isterseniz." Kafamı iki yana salladım ve nezaketen gülümsemeye çalıştım. Selim, Pelin'in bana güven ve moral vermek için anlattığına göre; Doğukan'la çocukluk arkadaşıydı ve işinin ehli bir memurdu.

"Yayınevine gideceğim. Siz gidin lütfen, yolunuza ters tarafta kalıyor." 

"Pekala. Sizi yeni gelişmelerden haberdar ederim. İyi günler." Başımı eğerek selam verdim. "İyi günler."

Telefonumu çıkararak Hazal'ın defalarca bahsettiği, bir kere görüntülü konuşurken gördüğüm ailesine gelişmelerin yazılı olduğu bir mail attım. Yurt dışında yaşıyorlardı. Türkiye'ye sağlık sorunları nedeniyle gelememişlerdi ve ben onlar adına, arkadaşım için... Katilin veya katillerin yakalanmasına elimden geldiğince yardımcı olacaktım. Onların yakalanması için her şeyi yapacaktım.

Beyaz Ayakkabı GizemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin