Bölüm 13

82 57 0
                                    

Nefesimi tutarak yüzüme düşen saçları geri attım. Belki saklanmak en mantıklı olan şeydi fakat o korkuyla ışınlanmışçasına birden kendimi girişte buldum.

Kapıların önündeki taşlar yoktu. Nefesimi tutmanın da etkisiyle çarpan kalbimin gümbürtüsü kulağıma kadar geldi. Kendimi dışarı atarak kaldırıma oturdum. Sakin ol Bengü! Sakince nefes al.

Karşıda top oynayan çocukları yanıma çağırdım. "Bu kapıyı siz mi kapattınız?"

Birbirlerine bakarak kafalarını iki yana salladılar. Aralarında diğerlerinden uzunca boylu olan çocuk öne atılarak ileri işaret etti.

"Şu aşağıdaki çiçekçi dükkanının sahibi olan Ayşe Teyze içeri kedi girecekken kediyi aldı taşları da kenara koydu. Kapı kalemizdi kapanınca, topumuz kapıya çarptı." dedi.

Kafamı salladım. Bir kadın ve bir top nedeniyle az kalsın kalpten gidiyordum. Çocukların yanından ayrılarak pastaneye gittim. Dizlerim hala titriyor, ayakta zor duruyordum.

Bardağa su doldurarak bir dikişte içtim. Korku çok kötü şeydi gerçekten. Beteri ise şüpheydi.

Pastanenin ışıklarını söndürerek eve yürümeye başladım. Abime her şeyi anlatacaktım. Muhtemelen bana yine kızacaktı ama... Aması yok Bengü. Fena mı oldu? Gittin ve aklındaki soruları yok ettin. Hiçbir şey yoktu içeride. Yoktu. Kalbinin çarpıntısı yanına kaldı.

Eve girdim ve kapıyı kilitledim. Sabahtan kalma bulaşıkları toparladım ve sofrayı hazırladım. Yarım saat önce gelen abimi sofraya çağırdım. Bir yandan çorbaları kaselere koyarken bir yandan abime bugün apartmanın içine girdiğimi söyleyip söylememeyi düşündüm. 

Sandalyesini çekerek oturdu ve yüzüme bakmaya başladı. Yutkunarak tabağını uzattım ve yerime oturdum. "Hayırdır? Durgunsun bugün. Hasta mısın? Yüzün sapsarı."

"Yo. Nerden çıkarıyorsun? Gayet enerjiğim bir kere. Ha! Yok ben kardeşime istediği parayı vereyim ve onun enerjisini zirveye çıkarayım dersen...O başka tabi." Çorbasını daha hızlı kaşıklayarak söylediklerimi duymazlıktan geldi. Hah! İşte böyle susarsın abi. Allah'ım ben ne yapacağım ya? Abim yardım etmezse işimi nasıl kuracağım? 

İşte tam da böyle durumlarda birikim denen güzelliğin kıymetini daha çok anlıyorum. O kadar çalıştığım halde kenara attığım , aylık market alışverişimi zor karşılardı.

Somurtarak yemeğimi yedim. "Çilingir işini ne yaptın?" diye korktuğum yerden kulaklarıma bomba gibi düşen soruyla öksürük krizine girdim. Harika ya! Abim asla bir şey yapmadığıma inanmayacak.

"Hiç.. Yani ne olabilir ki abi. Güzel güzel değişti, yeni anahtarı aldım, eve döndüm." 

"İyi bir yaramazlık yoksa sorun yok. Bir daha da tanımadığın kişiye anahtar verme."

Kafamı sallayarak sofrayı topladım. Yarın şirkete gitmem gerekiyordu. Ve tabi ilk önce Feyza'ya anahtarı Burcu'dan aldığımı söylemeliydim. Burcu'nun bu olaydan haberi olmamalıydı yoksa hemen savunmaya geçip başımın etini yerdi.

Ertesi sabah vaktinde kalkarak abimle kahvaltı yaptık. Ben mutfağı toplarken o çıkmıştı. Üzerimi giyinerek saçımı tepeden güzelce bağladım. Şirkettekilere güçlü imajı vermeliydim. Kim bilir arkamdan ne senaryolar kurmuş, kıskançlıktan çatlamışlardır (!)

 Büyük ihtimalle şirketten ayrılmam kimsenin ilgisini bile çekmemiştir ama olsun. Düşmanlar her yerde olabilir ve bende her daim güzel görünmeliyim. Hah! Sen yok musun Bengü.. Bazen kendimi kıskanacak oluyorum da sonra diyorum kendime sen zaten Bengü'sün.. Ay geç kaldım! Çok zırvalıyorum bu aralar.

Telefonumu masanın üzerinden aldım. Abim mesaj atmış. Benim adıma bir paket mi var? Hemen evden çıkarak kapıyı kilitledim. Girişteki kenara bırakılan mavi kurdeleli beyaz kutuyu merdivenlere oturarak açtım.

Bir dakika! Bunlar... 

Dün apartmanda gördüğüm beyaz ayakkabılar vardı kutunun içinde...





Beyaz Ayakkabı GizemiWhere stories live. Discover now