Bölüm 8

104 61 3
                                    




"Bir olay ancak sona erdiği zaman unutulur."

Büyük cam kapıyı ittirerek mekandan dışarı çıktım. Hafiften esen rüzgar, içerinin havasız olduğunu kanıtlıyordu. Elimde tuttuğum ince ceketimi giydim.

Hastanede sarin gazı soluduğum tespit edilince soruşturma başlatılmıştı. Sarin gazı, sinir sistemini alt üst eden son derece kuvvetli bir gaz olması nedeniyle Türkiye'de kullanılması yasaklanmış bir gazmış. Haliyle benim nereden bulduğum hakkında sorular kuşku uyandırdı.

Selim ve ekibinin yaptığı araştırmalara göre ise her şey son birkaç aydır, benim hayatımın merkezine yerleşen katile bağlanmıştı yine.

Katilimiz üniversitede kimya öğrencisiymiş(!). Deney ve çalışmalar için yurtdışından bu tür malzemeler getirten okullar araştırılınca, haliyle katilin okuduğu okulda aralarında çıktı. Yani katil, kimya laboratuvarından kimyasal maddeleri elde etmiş. İnsanları öldürmek için...

Bunu duyan Pelin ise psikolojimin alt üst olduğunu ileri sürdü ve bir psikoloğa görünmemi önerdi. Haklıydı. Artık hiç iyi değildim. Kabul ettim. İki haftadır gidip geldiğim seanslar işe yarıyor muydu emin değildim. Gidince rahatlıyor, dışarı çıkınca eski mutsuz, korku dolu halime geri dönüyordum.

Selim güvenlik amaçlı beni takip etmesi için bir arkadaşını görevlendirmişti. Nereye gidersem takip ediyordu. Bazen onu ben bile fark etmiyordum.

Evimin yakınlarında bindiğim taksiden indim. Boş, karanlık sokağa baktım. Bomboştu. Yaşadığım bu mahalle bana her zaman böyle soğuk, uzak ve boş gelmişti. Yutkundum. Adım atacağım esnada çalan telefonumla yerimde zıpladım.

Selim arıyordu. "Efendim Selim?"

"Nerdesin?" sokak lambalarıyla yetersiz aydınlanan binalara baktım. "Eve gidiyorum."

"Ozan orada mı?" Ozan beni takip eden polisti. Belli etmeden etrafa bakındım. Arka taraftan bana doğru geliyordu. "Evet burada."

"Telefonu ona verebilir misin? Dikkat et kendine."

"Tamam." telefonu Ozan'a uzattım. Birkaç adım ötede konuştuktan sonra geri verdi. Birlikte yürümeye başladık.

Evimin bulunduğu ara sokağın alt sokağından gelen seslerle Ozan, o tarafa yürümeye başladı. Bende peşinden gittim.

Park edilmiş arabalar olan dar  sokakta, en az kırkında olan bir kadın ve onun kolunu sıkan bir adam vardı. Ozan olaya müdahale etmek ister gibi sokağa girince bende peşinden girdim.

"Bir sorun mu var abla?" tanır gibi sorduğu soruyla kadına baktım. Alt mahalledeki, pastanenin sahibi Perihan Teyze'nin kızı Feyza ablaydı bu kadın.

"Yok. Bu kardeşim de evine gidecekti. Değil mi?" gözlerini sonuna kadar açarak baktı yanındaki cüsseli adama.
Bir şeyi ima etmek için açtığı belliydi. Şüphenin getirdiği ürkeklik ve gecenin soğuğu ince elbiseden bedenime işleyince titredim.

Ozan'ın koluna dokunarak geri döndüm. Sokağın başında ellerimi cebime koyarak beklemeye başladım. Ozan, adama bir şeyler tembihliyordu.

Tekrar adama baktım. Taktığı siyah şapkadan yüzü net görülmüyordu. Adamı sanki bir yerden tanıyordum. Hazal'ın öldüğü gece ıslık çalan adamdı bu adam!

Korkuyla Ozan'ın kolunu çekiştirdim. Adamdan gözümü ayırmadan bir kenara çektim Ozan'ı. "O adam... Hazal'ın öldüğü gece ıslık çalıp giden adamdı. Bu o adam."

Ozan kafasını kaldırıp adama bakınca adam koşmaya başladı. Korkuyla ne yapacağımı bilemez halde kalakaldım. Ozan adamın peşine gitmeden önce eve gidip kapıyı kilitlememi söyledi. Korkuyordum. Benim için evim güvenli miydi sahiden?

Hızlı adımlarla apartmanımın önüne geldim. Çantamdan anahtarı çıkarıp titreyen ellerimle yerleştirmeye çalıştım. Birkaç kez denemenin ardından kapı açıldı. Kendimi içeri atacağım esnada geri çekilmemle tökezleyip yere düştüm.

Toparlanıp yerden kalktım. Karşımda siyah kapüşonlu bir adam vardı. Geri kaçmaya çalıştığım anda kolumdan tuttu ve kolumu geri çevirdi. Acıyla çığlık attım. Gözyaşlarım çoktan akmaya başlamıştı. "Sen... Sen kimsin!?" diye bağırdım. Boş sokakta yankılandı sesim.

"Seni uyarmıştım. Uyarımı dikkatte almadın!"

Titreyen bacaklarımla ayakta zor duruyordum. Yüzüne baktığımda o... Katildi. Katil... Katil benim için gelmişti...

Gözyaşlarımın arasından son bir kez daha çığlık attım. Gelen ayak ve konuşma sesleriyle ağzımı kapattı. Ozan'ın bana seslenmesiyle ise beni hızla yere attı. Başımı vurmamla beynime saplanan keskin acı gözümü kararttı. Gördüğüm son şey ise katilin sokağın başında ki ahşap eve girmesi ve ters yönden Ozan ile yakaladığı şapkalı adamdı...




Beyaz Ayakkabı GizemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin