Bölüm 6

111 64 5
                                    





Elimdeki valizimi çekerek büyüdüğüm, her şeyin yaşandığı apartmanın önünde dikildim.

Pelin ve Doğukan evimin kilidini değiştirmişlerdi. Zaten başka türlü de bu binaya giremezdim. Endişeliydim. Sokağa girdiğimden beri izlendiğimi hissediyordum. Belki de beynim bana oyun oynuyordu. Kuşkularım beynimin içinde bana seslenip duruyorlardı. Sadece uyuşuyordum. Artık doğru düzgün bir şey düşünemez olmuştum.

Nefesimi bırakarak binaya girdim. Hazal'ın evinin önünde bir süre dikildim. Kapısında asılan, Ayşe Teyze'nin dükkanından aldığı mor çiçekler kaldırılmıştı. Anahtarı yerine yerleştirerek bir zamanlar Hazal'ın kendini rahat hissettiği evine girdim. Her şey aynı duruyordu. Onun yaşadığı gibi.

Gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırırken nefes alamadan çıktım evden. Soluk soluğa evime girerek kapattım kapıyı.

Evin içine bir göz attım. Katil buraya girmiş olabilirdi. Evimin içinde gezindiğini düşününce iğrenerek duvardaki elimi çektim. Salon camının önünde duran, yaprakları solmaya başlamış çiçeğimi kokladım. Kendine özgü o kokusu daha yanına giderken bile hissediliyordu. Çiçeğe su dökerek odama gittim. Hızlıca valizimi yerleştirdim ve evden çıktım.

Artık evde kendimi güvende hissetmiyordum. Her an kapımı açtığımda katil orada olacakmış gibi içim ürperiyor, bir odadan diğerine geçmeye korkuyordum. Annem ve babama danışıp başka mahalleye taşınma fikri sık düşündüğüm şeydi bu ara.

Otobüse binerek kütüphaneye gittim. İlgimi başka şeylere yöneltmem gerekiyordu. Korkularım beni ele geçirmeden ben onları dizginlemeyi öğrenmeliydim. Kocaman raflara sahip kütüphanede birkaç insan dışında kimse yoktu.

Cam kenarından kütüphanenin yarısına kadar uzanan masanın orta kısmına oturarak etrafa bakındım.

Genelde kütüphaneye, bizim yayınevine rakip dergilere bakmak için gelirdim. Nelere dikkat veriyor, neleri çekiyor ve fotoğraf hakkında ne tür yazılar yazıyor diye bakmayı severim. Bu konuda yalan söyleyemeyeceğim, bazen o kadar hoşuma gidiyordu ki benim çektiklerim bu kadar güzel değil diye hırs yapıyordum. Notlarımı alıyor, bir daha ki dergide o hususlara önem vererek çekim yapıyordum.

Artık kütüphanede rutin haline gelen gezintimi yaptım. Yerini ezberlediğim dergilerin yanına gelince durdum ve raflara göz gezdirdim. Geçen ay çıkardığımız dergiler buradaydı. Bir tanesini alarak baktım. Geçen ay epey zahmetli bir çekim yapmıştım. Söz konusu insanları çekmek olunca iş zorlaşıyordu. Kendilerini çekmeme kızanlar veya çektiğim fotoğrafları beğenmeyenler... İnsanın olduğu her şey katlanılmaz ve zordu.

Her ay çok satanlara girmeyi başaran yayınevi müdürümüzün kuzeninin, sadece fotoğraflarla hazırladığı dergisini alarak baktım. Fotoğraf çekme konusunda fazlasıyla iyiydi. Bu işe 10 yılını vermiş başarılı bir fotoğrafçıydı. Eğer ileride mesleğimde tecrübe ederek yükselirsem onun gibi sadece fotoğraflardan oluşan, fotoğraflardan her şeyin anlaşılacağı bir dergi bastırmak isterdim.

Bir fotoğraf, insana farklı şeyler düşündürürdü. Farklı bakış açıları, farklı hikayelere kolaylıkla dönüşebilirdi. Zaten bu işi güzel ve eğlenceli kılan da buydu.

Yan tarafta elindeki dergiyi bırakan adam başka bir dergiyi eline alınca bıraktığı dergiyi aldım.

Bu dergi bütün yayınevlerinin en iyisi tarafından basılıyordu. Ayda bir değil iki dergi çıkararak çok satanlarda yerini almayı asla ihmal etmiyordu.

Fotoğrafların yanında ki yazıları okurken sayfayı çevirmemle yere bir kağıt düştü. Etrafa bakarak eğildim ve kağıdı aldım. Kağıtta ki yazıyla olduğum yerde kalakaldım. Daha demin yan tarafta dergi bakan, yüzünü kaplayan kocaman mavi çerçeveli gözlüğe sahip adam, yanıma yaklaşınca kağıdı elimde buruşturarak dergiyi kapattım.

"Dergiyi almayacaksanız bir şeye bakabilir miyim?" nefesim kesilmişti. Korkuyla dergiyi adama uzattım ve hemen çantamı alarak dışarı çıktım.

Titriyordum. Soğuktan değildi ama. Endişeden. Korkudan. Birden durdum ve hemen arkama döndüm, etrafa baktım. Buradan hemen gitmeliydim. Kütüphanenin bahçesinden koşar adımlarla çıktım. Bir taksiye binerek yayınevinin adresini verdim.

Sakin olmalıydım. Yüzlerce kez söylüyordum bunu kendime ama gerçekten sakin olmalıydım. Çantamdan şişemi çıkardım ve bir yudum su içtim. Nefes kontrolleri yaptım. Aklımı kaybetmeme çok az kalmış gibi hissediyordum ve bu beni daha da korkutuyordu.

Dikkatimi başka yöne vermeliydim. Düşünmemeliydim. Evet yapabilirdim. Sakin olabilirsin Nihan. Sakin olabilirsin.

Fotoğraf çektiğim derginin yazıları çıkmıştı ve son kez fotoğraflarla yazıları eşleyecektik. Bu yüzden yayınevine gidiyordum. Basım işinden sonra, aldığım maaş ile ailemin yanına gitmeyi de düşünüyordum. Belki benimle tekrar buraya gelirlerdi. Ya da ben bir daha buraya gelmezdim...

Yayınevi binasının önünde asılmış duyurulara baktım. Üzerinde çalıştığım derginin basım tarihine ait bilgiler de yazıyordu. Titreyen ellerimle telefonumu çıkararak fotoğrafını çektim ve aileme attım. Yaptığım işten gurur duyuyordum ve onların da benimle gurur duymasını istiyordum.

Telefonum çaldı. Arayan Selim'di. "İyi günler Selim Bey."

"İyi günler Nihan Hanım... Sizi bilgilendirmek istediğim güzel bir gelişme var. Katilin kimliği tespit edildi." kenarda ki bankın birine oturdum ve dinledim.

"Kimliğini tespit ettik ancak kayıp. Ailesi beş yıldır onunla görüşmediklerini, yurdışına okumaya gittiğini ancak telefonda ettikleri bir kavgadan sonra evini ayırıp başka bir yere taşındığını söyledi."

"Yani katil belli ama ortalıkta mı geziyor!?"

"Evet. En son bir restoranda yemek yerken görülmüş. Şu an haber yok ancak kayıp ilanları ve haberlere duyuru için bilgi vereceğiz. Kısa sürede bulmaya çalışacağız. Katilin ailesinden aldığımız fotoğrafını size gönderiyorum. Bir süre daha tedbirli olmalısınız. "

Yutkunarak telefona gelen mesaja baktım. Katilin fotoğrafını atmıştı Selim. Fotoğrafı açtığımda nefesim bir anlığına kesildi.

" Bu... Bu adamın katil olduğundan nasıl emin olabiliyoruz? "

" Hazal ve erkek arkadaşı katilin görüştüğü kişilermiş. Ailesi bir kere Türkiye'ye geldiklerinde beraber yemek yediklerini ama oğullarının çıkardığı kavgadan apar topar gitmek zorunda kaldıklarını anlattı. Yani... Arkadaşlarını öldüren bir katil. "

Gözyaşlarım akmaya başladı. Selim'in attığı fotoğraf kütüphanede gördüğüm adamdı.

Titreyerek cebime attığım buruşuk kağıdı çıkarttım. Titreyen ellerimle açtım ve tekrar okudum...

"Peşimi aramayı bırakmazsanız aynı şeyleri sen de yaşayacaksın! Uzağında değil, çok yakınındayım... "

Beyaz Ayakkabı GizemiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin