yedi - part I

2.1K 222 12
                                    

Bunu izleyen bir kaç hafta boyunca Harry hafta içi her gün Nova'ya ders vermek için geldi. Bazen evde kaldılar bazen ormana gittiler. Bazı günler ben de peşlerine takılıyor, Nova ormanda bitki ve böcek örnekleri toplarken Harry ile oturuyordum. Bir sabah Harry Nova için bir not defteri getirdi ve bundan böyle kendi çizimlerini yapabileceğini söyledi. O gece defterin ilk sayfasına dikkatlice "Nova'nın Doğa Günlüğü" yazmasını izledim. 

Nova Harry ile ormana gitmeye bayılıyordu. Onlarla gittiğim günlerde, onun yanında yürüyor, ona sorular soruyor, sonra ne dediğini bana söylemek için koşarak yanıma geliyordu. Gerçi benim ilgimi daha fazla çeken şey Harry'nin bana söyledikleriydi. Biz Nova'nın çiçek toplamasını seyrederken, bana göstermek için haritasını açıp, ormanın yeni haritaladığı bölümünden bahsediyordu.  

Sonra ben de ona babamın seçim kampanyasını anlattım. Neden bu konuyu seçtiğimi bilmiyordum ama ilgilenmiş görünüyordu. Ona seçimde babamın rakipleri olan Killian'lar ve Greenwood'lardan bahsettim. Eğer davet edilirse Genevieve'in planladığı davetlerden birine katılmaktan memnun olacağını söyledi. 

"O peçeli baykuş yuvasının nerede olduğunu buldun mu?" diye sordum Harry'ye ekimin ilk günü ormana doğru önümüzde zıplayan Nova'nın arkasından yürürken. O gün bulutlarla kaplı gökyüzü güneşi kapatmış, ormanı soluk bir griye boyamıştı. 

"Henüz bulamadım." dedi. "Sanırım bulmak için bir kaç gece buraya gelmem gerekiyor. Tam onun avlanma zamanında. Ama bu biraz zor tabi." 

"Gece burada çok dikkatli olmalısın." dedim. "Karanlıkta ne olduğunu asla bilemezsin." 

"Belki sen de benimle gelmelisin o zaman." dedi dudaklarında küçük bir gülümsemenin iziyle. "Emniyet sayıdadır." 

"Ben gelebilir miyim?" diye sordu Nova bize dönerken. "Bir baykuş görmek istiyorum." 

"Korkarım bu senin yatma vaktini geçer." dedi Harry. "Ama eğer annen sana izin verirse, baykuşu ararken yanımda olup bana yardım etmen beni mutlu eder." 

"Adı ne?" diye sordu, gözleri merakla büyümüştü.  

"Yani, o bir peçeli baykuş. Ama ona bir evcil hayvan adı vermedim. Demek istediğin buysa." Harry elini Nova'nın omuzuna koyarken hafifçe güldü. 

"Imm şey nasıl... Dinah?" 

"Dinah." dedim. "O kadar isim varken." 

"Beğenmedin mi?" diye sordu Nova ellerini kalçasına koyarken. 

"Hayır bence harika." dedim saçlarını karıştırırken. "Peçeli baykuş Dinah." 

Patikanın kenarındaki devrilmiş kütüğe ulaşınca yürümeyi bıraktık. Harry çantasını yere bırakıp elini saçlarından geçirdi. 

"Bu kütüğün diğer tarafında bir karınca yuvası var." dedi Nova'ya. "Dikkatli olursan eve götürüp çalışmak için onlardan bir kaç tane toplayabilirsin." Eğilip çantasından çıkardığı boş bir kavanozu Nova'ya uzattı. "Ama bu karıncalar ısırabiliyor. Dünyanın bu bölgesinde bu biraz tuhaf fakat her nasılsa  buradalar işte. Eğer kavanozu hareketsiz tutup, sadece içine yürümelerine izin verirsen sana bir şey olmaz." 

"Beni ısırmayacaklar." dedi kavanozu alırken kendinden emin bir şekilde. "Endişelenme. Tonlarca karınca toplayacağım." 

Harry ona gülümsedi ve biz onun heyecanla kütüğe doğru koşmasını izledik.  

"Ormana gelmeyi gerçekten çok seviyor." dedim Harry'ye. "Tabi bunda senin de etkin var. Sen onu buraya getirmeye başlamadan önce pek hoşlanmazdı." 

"Onda bir çevreci potansiyeli görüyorum." dedi Harry. "Çiçek çizimlerini görmelisin. En çok onları seviyor gibi görünüyor." 

"Ne kadar sevdiğini bilemezsin. Odamdaki şakayık geçen gün soldu ve Nova onun için bir cenaze töreni düzenledi." 

Tek kaşını kaldırdı. "Şakayık bunca zamandır yaşıyor muydu?" 

Hafifçe kızardım. "Çin'de başarının sembolü değil miydi?" 

Tatmin olmuş yarım bir gülümsemeyle beni onayladı. "Evet, öyle." 

Saçlarımı omuzumdan geriye ittim ve yukarıya doğru baktım. "Sence yağmur yağacak mı? Gökyüzü çok karanlık görünüyor." 

Harry de başını kaldırdı. "Öyle görünüyor." diye fısıldadı. "Nova! Karıncalar için yarı tekrar geliriz. Birazdan yağmur yağacak." diye seslendi. 

"Hayır!" 

"Nova," dedim. "Ya bu gün karınca toplar ve sağanak yağmura yakalanırsın ya da karıncaları yarın toplar ve kuru kalırsın." 

"Yarın cumartesi. Harry pazartesiye kadar gelmeyecek."  

Kollarımı göğsümde başlayıp derin bir nefes aldım. "Bazen çok inatçı oluyor." dedim nefesimin arasından. 

Uzaktan hafifçe gök gürültüsünün sesi duyuldu. Harry başını yukarı kaldırmıştı ve dudakları sessizce hareket ediyordu. Bir kaç saniye sonra başka bir gök gürültüsü daha duyuldu.  

"Gök gürültülerinin arası otuz iki saniye." dedi yeniden bana bakarak. "Gitmemiz gerekiyor. Gök gürültüsü olan yerde muhtemelen yıldırım da vardır. Ve ağaçlar yıldırımın muhtemel hedefi. Fırtına boyunca burada olmak güvenli değil." 

Başımı salladım ve Nova'ya doğru yürüdüm. Kütüğün önüne oturmuş, konsantre olmuş bir şekilde kavanozu tutuyordu. "Nova, şimdi gitmemiz gerekiyor." 

"Henüz yağmur yağmıyor." 

"Beni dinle." dedim. "Yıldırım olabilir ve bu tehlikeli. Karıncalar için başka zaman yine geliriz." Gök gürültüsü duyuldu. 

"Ben hiç yıldırım görmüyorum." 

Sinirlenmeye başlamıştım. Koluna uzandım ve oturduğu yerden çektim. Harry öfkemi fark etmişti. Endişeyle bize doğru yürüdü.  

"Nova, eğer ablanı dinlemeyeceksen beni dinle. Gök gürültülerinin arasından kaç saniye geçtiğini saydığın zaman, fırtınanın ne kadar uzakta olduğunu tahmin edebilirsin. Sesler birbirine yakınsa fırtına yakın demektir. İkisinin arasını otuz iki saniye saydım ve bu yakın. Şimdi, fırtına ve yıldırımlar başlamadan ormandan çıkmalıyız. Yoksa tehlikede oluruz." Sesi her nasılsa sakin ve endişesizdi. Benim ve Nova'nın aksine. 

Kavanozun kapağını kapatıp onu çantasına koyacak olan Harry'ye uzattı. Harry bana başını salladı ve yeniden patikayı yürümeye başladık. Minik yağmur damlaları yavaşça düşmeye başlamıştı.  

Yıldırımların ışığıyla gökyüzü aydınlanmaya başladığı sırada biz de ormandan çıkmıştık. Harry'nin çenesi kasılmıştı. Nova biraz gergin görünüyordu ve ben de elini tuttum.  

Evin ön kapsını açtığımda, yağmur da artık sağanağa dönüşmeye başlamıştı.  

"Bu çok yakındı." dedi Harry ceketini çıkarırken. Bu gün lacivert bir kazak giymişti ve yanakları dışarıdaki soğuk havadan dolayı pembeleşmişti. 

"Fırtınalar korkunç." dedi Nova irileşmiş gözleriyle oturma odasındaki büyük pencerenin önünde dururken. Yağmur damlalarının  hızlıca pencere camına çarparak çıkardığı ses bütün evi dolduruyordu. Mutfağa doğru yürüdüm. 

"Biraz sıcak çikolata yapacağım." 

Harry kapının yanında durdu. Ceketini koluna asmıştı. "Ben eve gitmeliyim. Pazartesi görüşürüz Nova." 

"Dalga mı geçiyorsun?" dedim. "Dışarıda fırtına var. En azından yağmur durana kadar burada bekle." 

"Emin misin?" 

"Tabi ki eminim. Eğer bu havada dışarı çıkarsan hasta olursun." 

Harry mutfağa doğru yürüyüp masaya oturdu. 

  

 --------------------------------------------

Sürpriz. :) Oylarınız ve yorumlarınızla beni yalnız bırakmayın. Ve Sonata'ya hala göz atmayan varsa link dış bağlantıda var. :)

Evergreen [h.s] (Türkçe)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon