altı - part II

2.1K 217 27
                                    

Bu kadar beklettiğim için üzgünüm ama nihayet sınavlarım bitti ve önümüzdeki günlerde sık sık güncelleme yapmaya çalışacağım. Öncelikle hikayenin okunmasını benden daha çok önemsemiş ve muhtemelen benden daha çok emek vermiş olan @zayniessecretlove 'a çok teşekkür ediyorum. Emin olun bir çoğunuz onun sayesinde bu hikayeyi okumaya başladı. Ve bir de özenli bir çeviri, iyi bir kurgu arayanlar @zarrythehot 'ın çevirdiği Sonata'yı okuyabilirler. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Linki dış bağlantıda var. Hepinize teşekkür ediyorum. İyi okumalar. :) Ah bu arada Evergreen'in fragmanı nihayet geldi. Düşünceleriniz yazın olur mu? :)

-----------------------------

"Senin var mı?" diye sordum. "Kardeşin yani." 

"Evet. Bir kız kardeşim var. Benden büyük. California'da üniversiteye gidiyor." 

"İyi anlaşıyor musunuz?" 

"Küçükken çok kavga ederdik. Ama artık o kadar etmiyoruz." Hafifçe nefesini verdi ve kendini zemine bıraktı.  

Ben de yanına oturdum. "O zaman," dedim yumuşakça. "Şimdiye kadar Lakefield'i nasıl buldun?" 

"Burayı sevdim." dedi. "İnsanlar yeterince samimi görünüyor ve havası çok güzel." 

"Yani mutlu olmak için bütün ihtiyacın olan samimi insanlar ve güzel hava mı?" 

Gülümsedi. "Bir zararlarını görmedim." 

"Madem öyle," dedim. "Lakefield senin için mükemmel görünüyor o zaman." 

"Bütün hayatın boyunca burada mı yaşadın?" 

"Evet. Burada doğdum." 

"Nova da burada mı doğdu?" 

"Evet." 

"Ve buradan hoşlanmıyorsun?" 

"Bu hoşlanmamak gibi değil." dedim. "Sadece buradan sıkıldım. Bilirsin." 

"Ben deniz kıyısında büyüdüm." dedi, geriye yaslanıp ağırlığını avuç içlerine verirken. "Canon plajından çok uzak değildik. Okyanustan asla sıkılmam." 

"O zaman neden buradasın?" diye sordum. "Lakefield Oregon sahilinden çok uzakta." 

"Okyanusu seviyorum." dedi. "Ama ormanı daha fazla." 

Aramızda sessizlik oldu. Bir konu açmak istedim ama ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Harry umursuyor gibi görünmüyordu zaten. Geriye yaslanıp ağaçların tepelerine doğru baktı. Güneş yüzünde ışıldayıp gözlerini daha açık bir renge bürüdü. Orada, ormanın içinde, yanımda otururken bana ne kadar eşsiz göründüğünü düşündüğümü hatırlıyorum.  

Kirli zeminden büyümeye başlamış çimenleri parmaklarıma dolarken bakışlarımı ondan başka yöne çevirdim. 

"Sıkıldın mı?" 

Yeniden ona baktım. "Pek sayılmaz." 

"Sıkılmış görünüyorsun." 

"Ben sıkıcı bir insanım. Belki bu doğamda vardır." 

"Beni hiç sıkmadın. Yani o kadar da sıkıcı bir insan olmamalısın." 

"Ama gerçekten öyleyim." dedim. "Demek istediğim, üniversiteye gitmeden önce okula bir yıl ara verdim. Ne için? Gece gündüz kesinlikle hiçbir şey yapmamak için." 

"Ormanda Nova ve bana eşlik etmek 'kesinlikle hiçbir şey yapmamak' oluyor o zaman." dedi sesinde ince bir alayla. 

"Hayır." dedim.  "Ormanda Nova ve sana eşlik etmek, seninle doğum günümde ormanda tanıştığımdan beri yaptığım en ilginç şey." 

Evergreen [h.s] (Türkçe)Where stories live. Discover now