on - part I

1.3K 156 26
                                    

İyi okumalar. :)

-----------------------

"Ah!" dedi Nova, elleriyle Genevieve'in at kuyruğu yapmak için taradığı saçlarına dokunurken. "Saç diplerimi acıtıyorsun."

"Özür dilerim." dedi Genevieve, Nova'nın başının üzerine bir öpücük kondurmak için eğilirken. Kalın telli saçlarını bir tokayla bağladı ve tarağı yerine koydu. "İşte. Güzel görünüyorsun."

Yatak odasında, Nova ve Genevieve'in önünde durduğu aynanın yanındaki yatağa oturdum. Bu gün başka bir kampanya daveti vardı. Arka bahçeyi tercih ederdim ama bu seferki Genevieve'in temizlettiği birinci kattaki kış bahçesinde olacaktı. Kış bahçesinin Oregon'daki bir evde bulunması biraz tuhaftı ama orayı seviyordum. Duvarların tamamı pencerelerle kaplıydı ve hafif eğimli tavanda pencere vardı. Genevieve'in hiç dışarı çıkmadan bronz bir teme sahip olmasının sebebi burası idi.Biraz bronzlaştırıcı yağ ve bir kaç dergi ile kış bahçesinde saatlerce uzanacak ortamı kurmuş olurdu. Ferah bir yerdi aynı zamanda, bunun gibi davetler için uygun olmasının nedeni de buydu.

Genevieve'in benim için seçtiği elbiseyi giydim. Siyah (benim kıyafetlerdeki renk seçimim) ve diz boyunda, üzerime güzelce uyan, bileklere kadar siyah dantel kolları olan bir elbiseydi. Bana omuzlarımın üzerindeki Fransız örgüleri ve kiraz kırmızısı dudaklarla harika görüneceğim konusunda ısrar eden kuaförümüz Kendra salondaydı. O geceki görüntümü sevmiştim. Aynada Nova'nın yanında durdum ve onun Genevieve'den makyaj yapmayı istemesini dinledim, Genevieve makyajın sekiz yaşındaki kızlar için aşırı olduğunu söyleyerek geri çeviriyordu.

"Luna, bir kere yapmama izin ver." diye protesto etti mavi kadife elbisesinin içinde kıvranırken.

"Çünkü bu... Luna, sen neden makyaj yaptın?"

"Bu sadece... Bilmiyorum." dedim. "Üzgünüm. Senin buna ihtiyacın yok Nova."

Nefes aldı ve aynada kendine yeniden baktı. "Evet, sanırım haklısın."

Güldüm ve saçlarını yüzünden çektim, aynadan gözlerine bakıp gülümsedim.

Ekimin ortasındaki bir gün için biraz tuhaf olmakla beraber o gece dışarıda dondurucu soğuk vardı. Genelde aralık ya da ocak ayına kadar böyle soğuk havalar olmazdı. Bu yıl sonbahar ve kış özellikle soğuktu zaten. İçerideyken bile biraz üşümenizden dışarının buz gibi olduğunu söyleyebileceğiniz gecelerden biriydi.

"Tamam, kızlar, hadi gösteri başlasın." dedi Genevieve, bir kulağına küpe takarken banyodan dışarı çıktı. "Jonathan belediye binasında çalışıyor ama birazdan evde olacak. Neden siz ikiniz aşağıya inip ikramların servis edilip edilmediğine bakmıyorsunuz?"

Böylece Nova ve ben merdivenlerden aşağı inip her şeyin hazır olduğu kış bahçesine girdik. Ve söylemeliyim ki Genevieve bu sefer gerçekten kendini aşmıştı. Misafirlerin oturup sohbet edebileceği küçük masalarla çevrili ikram masaları kurulmuştu. İçki masasının yanında buzdan Roma figürü bir heykel vardı ve yaylı çalgılar dörtlüsü dans için ayrılmış alanın yanına konumlandırılmıştı, sessizce enstrümanlarını kuruyorlardı. Genevieve'in bütün bunları yaklaşık bir buçuk haftada bir araya getirmesine inanamadım.

"Vay canına, heykele bak!" diye bağırdı Nova, doğruca buz heykele yönelirken. Ona bakakaldı ve dokunmak için uzanacakken bileğinden yakaladım.

"Eğer onu devirirsen annen seni öldürür." dedim ve gözlerini devirdi.

"Nasıl olsa gecenin sonunda erimeyecek mi?"

Omuz silktim ve ayak sesleri duyduğum kış bahçesinin girişine baktım, babam içeri girdi, takım elbise giymişti ve biraz yorgun görünüyordu.

Evergreen [h.s] (Türkçe)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ