dokuz - part II

1.5K 162 20
                                    

İyi okumalar. :)

----------------------

"Teşekkürler." dedi Harry ben kahve kupasını önüne koyarken.

Başımla onayladım. "Eğer daha fazla şeker istersen söylersin."

"İki buçuk harika."

Bu sabah ruh hali iyiydi -tabi, bu pek sıra dışı sayılmazdı, iyi huylu olmak onun doğasında olduğu için- ama bu gün biraz farklıydı. Kollarını dirseklerine çektiği gri bir kazak giymişti. Kahvesini karıştırıyordu ve dışarıdaki düşük hava sıcaklığından dolayı yanakları hafifçe pembeleşmişti. Mutfağın karşı tarafından bakışlarımı yakaladı ve yumuşakça gülümsedi.

"Sen nasılsın?" diye sordu, kahvesindeki kaşığı karıştırmaya devam ederken.

"İyi." diye cevapladım. "Üzgünüm, Nova aşağı inmede gecikti. Bu sabah uyuyakaldı."

"Endişelenme. Hiç sorun değil."

"Aklıma gelmişken," dedim. "Genevieve, Nova'yı kuaföre götürmek zorunda olduğu için, sana yarın uğraman gerekmediğini söylememi istedi."

"Kuaför?" diye tekrarladı. "Sebebi ne?"

"Kampanya daveti."

"En sevdiğin." dedi ve gözlerimi devirirken gülümsedim.

"Evet, kesinlikle en sevdiğim."

"Kampanya nasıl gidiyor? Seçim tam olarak ne zaman olacak?"

"Kasımın sonunda." dedim. "Babam çok meşgul, aynı zamanda çok stresli de."

"Belediye başkanlığının en huzurlu meslek olmadığını sanıyorum." Harry oturduğu yerde geriye yaslanıp kolunu yanındaki sandalyenin üstüne yerleştirdi.

Büfenin yanında durmaya devam ettim, Nova içeri adım attığında gözlerim girişe kaydı, masada Harry'nin karşısına otururken derin bir nefes aldım.

"Bunun için çok erken." diye sızlandı ve başını masanın üzerine koydu.

"Bu gün uğurböceği topluyoruz ama." dedi Harry. "Bunun için hiç bir vakit çok erken değildir."

Tabaktaki tostu Nova için koydum. "Uyan." dedim sırtından hafifçe sıvazlayarak. "Harry'nin vaktini boşa harcamak istemezsin."

Bu sözleri söyler söylemez bir kız kardeşten çok dırdırcı bir anne gibi hissettim ve onlar ormana gitmeden önce başka bir şey söylememeye karar verdim, mecbur kalmadıkça tabi.

"Saçmalık." dedi Harry. "Nova ile geçirdiğim vakit asla boşa harcanmış olmaz."

Nova kahvaltısını etmeye başlarken ona sırıttı ve bende kendime bir bahane bulup - ışığı açık unuttuğum gibi mesela- odama çıkmak zorunda olduğumu söyledim.

"Bugün bizimle gelmek ister misin?" diye sordu Harry. "Oldukça uzun bir süredir üçümüz birlikte ormana gitmedik."

"Hayır, teşekkürler." dedim. Bu cevap otomatikleşmişti artık. Harry'de bunu ummuştu. Her gün aynı konuşmayı yapmıştık; o onlara katılmak ister miyim diye soruyordu ve ben geri çeviriyordum.

"Hadi ama." dedi Nova. "Uğurböceği topluyoruz, duymadın mı?"

Harry bana kaşlarını kaldırdı, hafif kıvrılmış dudaklarında bir gülümsemenin izi vardı. Bana yeniden meydan okuyordu. Neredeyse, bana bir konuda meydan okumanın onu yapmama sebep olduğunu düşünüyor gibiydi.

Tabi, son seferde işe yaradı.

Hafifçe boğazımı temizledim ve yeniden Nova'ya baktım. "Üzgünüm, bu gün olmayacak gibi görünüyor. İyi eğlenceler."

Evergreen [h.s] (Türkçe)Where stories live. Discover now