dokuz - part I

1.6K 167 29
                                    

İyi okumalar. :)

-----------------------

Bundan sonra işler biraz değişti.

Kesinlikle. Biriyle gecenin bir yarısı, ormanda bir öpücüğü paylaşıp sonra da her şeyin aniden normale dönmesini bekleyemezsiniz. Ne yapacağımı, buradan nasıl devam edeceğimi tam olarak bilmiyordum. Hafta içi Harry Nova'ya ders vermek için uğradı, ben de kendimi başka şeylerle meşgul etmeye çalıştım ; bazen odamı temizledim ya da arka bahçedeki bitkileri suladım ya da babamın herhangi bir yardıma ihtiyacı olup olmadığına bakmak için belediye dairesine yürüdüm. Kesinlikle ondan kaçıyormuşum gibi görünüyordu, öyle yapmıyordum, sadece başka ne yapacağımı bilmiyordum.

Harry davranışımdaki değişikliği umursuyor gibi görünmüyordu. Her sabah, kapıyı ona açtığımda bana gülümsüyor, hava hakkında konuşuyor, ben ona kahve yaparken Nova'nın aşağı gelmesini bekliyordu. Kahvesini iki buçuk şekerle seviyordu; sadece iki şekerin fazla sert, üç şekerinse çok tatlı olduğunu söylüyor ve her zaman iki buçuk şeker alıyordu.

Beni, Nova ve onunla ormana davet ediyordu. Nova ise ceketini omuzuna geçirirken heyecanla bana bakıyordu. Ben ise babama belediye binasında yardım edeceğim ya da Genevieve ile kafede buluşacağım gibi bir şey mırıldanarak kibarca geri çeviriyordum. Bu seçenekleri ormana tercih etmekten hoşlanmıyordum ama bununla ilgili başka ne yapacağımı bilmiyordum.

Tabi, lisedeyken birkaç çocukla çıkmıştım ama bu kısa randevuların hepsi çocukkendi. Daha önce öpüşmüştüm de ama bu seferki farklıydı.

Gerçi bu herkesin söylediği şey. Farklı. Harry ile aramızdaki bu yakınlığın nereye gideceğini bilmiyordum. Ve bunu söze dökecek kişi olmak da istemiyordum. Sabahları, Harry'nin kahvesine iki buçuk şeker katarken, söyleyecek bir şey bulmak için düşünmeye çalışıyordum, ama aklıma hiç bir şey gelmiyordu. Günler geçerken fark ettim ki Harry'de bunu söze dökecek kişi olmak istemiyordu. Sadece, ben karşısına otururken hafif bir gülümseme ve yumuşak bir "teşekkür ederim" ile kahvesini kabul ediyordu.

Belediye binasına gitmek ya da burada kalıp bahçeye bakmaktan hangisinin günümü boşa harcamak için en iyi yol olduğuna karar verirken, mutfak penceresinden Harry ve Nova'nın ön kaldırımda yürümelerini izliyordum.

Genevieve, evde eskisinden fazla zaman geçirdiğimi fark etti. Bir sabah Harry ve Nova'nın caddenin köşesinden dönmesini izlerken gözlerini üzerimde hissettim. Yine ormana gidiyorlardı.

"Neden onlarla gitmedin?" diye bana sordu. "Harry onlara katılmanı istedi."

"Bence onlara katıldığım zaman Nova'nın dikkati dağılıyor." yalan bir şekilde mırıldandım. "Harry'nin bire bir öğretmesi daha iyi."

Genevieve kaşlarını birleştirdi. "Nova bana onlarla gitmene bayıldığını söyledi." dedi.

Mutfak penceresinden ayrıldım, Harry'nin boş kahve kupasını kaldırmak için mutfak masasına doğru yürüdüm, yıkamak için lavaboya koydum. "Artık çok geç."

"Bugün için planın ne?"

"Hiçbir şey, neden?"

"Gelecek haftaki davetin menüsünü tamamlamak amacıyla yemek şirketine gideceğim. Benimle gelmek ister misin?"

Her gün biraz daha sıkıcı hale geliyor gibi görünüyordu. Belediye binası, ev, Genevieve ile ayak işleri, işte günlerimi böyle dolduruyordum. Seçeneğim var mıydı? Evet, vardı. Harry ve Nova ile gidebilir ve sonbahar bütün ağaçları etkisi altına almış, yapraklar kızıllaşmaya başlamışken ormanda olabilirdim. Ama Harry'nin dudaklarına bıraktığım öpücük düşüncelerimin gerisinde hala bozuk bir plak gibi tekrar ediyordu, yeniden ve yeniden. Bu onlarla gitmeme engel olmamalıydı ama açıklanamaz bir şekilde olmuştu. Genevieve'i başımla onayladım ve onunla evin önünde buluşacağımı, ceketimi almam gerektiğini söyledim.

Evergreen [h.s] (Türkçe)Where stories live. Discover now