beş - part I

2K 215 29
                                    

Geciktiği için üzgünüm. İkinci partı yarın yayınlayacağım. Umarım kızmadınız. İyi okumalar. :)

--------------------------------------

Ertesi gün saat dokuzda uyandım ve hızlıca hazırlanıp Nova'yı uyandırmak için hemen yandaki odasına gittim. Yatağında iyice sarınmıştı ve derin bir uykudaydı. Abanoz rengi saçları yastığına dağılmış, pembe dudakları huzurlu bir uykuyla aralanmıştı. Penceresine doğru yürüdüm ve hızlı bir hareketle perdeleri açıp, tembel sonbahar güneşinin pencere camından girmesine izin verdim.

"Uyan artık Nova. Öğretmenin bir saat içinde burada olacak."

Bir gözünü açıp sızlandı. "Fenden nefret ederim. Bırak beni uyuyayım."

"Babam bu sefer gerçekten iyi bir öğretmen buldu senin için. Artık jeoloji öğrenmek zorunda kalmayacaksın."

"Nereden biliyorsun?"

" Çünkü, senin öğretmenin bir çevreci. Bu temel olarak dünya ve üzerinde yaşayan canlılarla ilgileniyor demek. Hayvanlar ve bitkiler hakkında birşeyler öğrenmek istemez misin?"

"Hangi tür hayvanlardan bahsediyoruz?"

Gülümsedim ve battaniyeyi üz:erinden çektiğimde sızlandı.

"Aslanlar, kaplanlar, ayılar ve..."

"Aman tanrım!" dedi ve ikimizde gülmeye başladık.

Şimdi tamamen uyanıktı, oturup esnedi. Tembelce saçlarını yüzünden çekti ve bana göz kırptı.

"Hadi, giyin." dedim. "Yoksa annen bana kızacak, bu sabah dışarıda ve bana seni uyandırmamı söyledi."

"Seni ona tercih ederim." dedi yatağından kayıp odanın karşısındaki banyoya yürürken. "Annem muhtemelen yüzüme soğuk su dökerdi."

"Ben de yapacaktım, eğer uyanmasaydın."

"Kahvaltı için pankek yapar mısın?"

"Denerim, ama yanacaklarına emin olabilirsin."

"Olsun, pankekim olduğu sürece sorun yok."

Ona gülümseyip merdivenlerden aşağı indim ve mutfağa gittim. Pankek karışımını bulana kadar kileri gözden geçirmem gerekti.

Genevieve genellikle sabahları dışarıda olmazdı. O çoğunlukla Nova'yı uyandıran ve herkesi güne hazırlayan kişiydi. Ama bu gün doktor randevusu için şehir merkezine gitmişti ve tüm o sabah telefon görüşmeleriyle beni baş başa bırakmıştı. Babamsa belediye binasına gitmek için her sabah sekizde evden çıkardı. Ama bu gün Harry'nin Nova'ya vereceği ilk ders için burada olmasını beklerdim. Ama seçim dönemi çok meşguldü.

9:49'da kapı zili çaldığında Nova hala aşağı inmemişti. Pankek yapmayı denedim ama sadece dört tanesi iyi olmuştu, pek iyi bir aşçı değildim. Kapıyı açtığımda Harry girişten bana gülümsedi. Basit siyah bir kazak ve kot pantolon giyiyordu. Çantasını omuzuna asmıştı ve ceketi kolundaydı.

"Günaydın." dedi içeriye adım atarken. "Bu gün hava çok güneşli."

"Evet." dedim onu mutfağa yönlendirip oturması için yer gösterirken. "Pankek ister misin? Sadece dört tanesini iyi yapabildim ama elbette bir tanesini alabilirsin."

"Hayır, böyle iyiyim, yine de teşekkür ederim." Bana gülümsedi ve yanaklarında haififçe gamzeleri belirdi.

Pankek için kullandığım tavayı lavaboya koydum ve ellerimi kurulama beziyle kuruladım.  "Nova'ya kızacağım. Bazen hazırlanması sonsuza kadar sürüyor."

Başıyla onayladı ve mutfaktan çıkıp merdivenlerin hemen aşağısından ismini seslendim. "Nova!"

"Hiç bir şey öğrenmek istemiyorum!"

"Beni yukarı çıkarma-"

"Beni korkutamıyorsun!"

"Sana fırlatacak bir bardak soğuk suyum olsaydı emin ol yapardım."

"Bu çocukça bir tehdit."

Nefesimi bıraktım. "Nova, baban hayal kırıklığına uğrayacak."

Sessizlik oldu.

Biliyordum Nova babamla çok yakındı ve herkesten fazla onun sözünü dinlerdi. Eğer onu hayal kırıklığına uğratacak olursa günlerce kendini kötü hissederdi.

"Bana sadece bir dakika ver." nihayet konuştu ve ben de mutfağa geri döndüm.

Masada Harry'nin karşısına oturdum ve nefes aldım. "Üzgünüm. Nova çok inatçıdır."

Yüzünde neşeli bir gülümseme belirdi. "Sorun değil." dedi. "Fen sekiz yaşındaki çocukların çoğu için pek çekici değil. Anlıyorum."

"Ona ne öğretmeyi planlıyorsun? Lütfen bana Jeoloji olmadığını söyle."

Hafifçe güldü. "Hayır, Jeoloji yok. Başlangıç için temel ekoloji ve biyoloji iyi olur diye düşündüm. Çoğunlukla ormanda öğrenir. Temiz hava zihni içinde iyi olur."

"Üzgünüm, babam bu sabah Nova'nın ilk dersi için burada olamadı. Ama biliyorum, isterdi."

"Anlıyorum, endişelenme."

Masanın üzerinden birbirimize baktık. Rahat bir şekilde oturmuş, omuzları geriye atılmış, elleri masanın üzerinde kıvrılmıştı. Şeftali rengi dudakları basit yarım bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Yanakları sağlıkla pembeleşmişti. Yeşil gözleri bana yaprak dökmeyen ağaçları hatırlatıyordu.

Nova mutfağa gidiğinde göz temasımız kesildi, kaşları inatçılıkla çatılmıştı. Masadan kalktım ve Harry'de öyle yaptı.

"Nova, bu Harry." dedim

Harry gülümsedi ve tokalaşmak için elini uzattı. "Sonunda seninle tanışabildik. Memnun oldum."

Nova önce eline, sonra yüzüne baktı ve tekrarladı. "Fen öğretmeni olmak için biraz küçük değil misin?"

Harry elini indirdi ve ön cebine koydu. "Sence kaç yaşındayım?"

"Yirmi, belki yirmi bir."

"Yanlış, ben seksen dört yaşındayım ve gittikçe yaşlanıyorum. On sekiz torunum ve yirmi yedi kedim var."

Nova'nın gözleri büyüdü. "İmkansız." Bana döndü. "Az önce ne dediğini duydun mu?"

"Nova gerçekten bu kadar kolay inandın mı? O yirmi yaşında." Gülümsedim ve espiriyle gözlerimi devirdip hafifçe omuzunu dürttüm.

Ona gülümseyen Harry'ye yeniden baktı ve gülümseyerek karşılık verdi.

"Gerçekten kaç yaşındasın?"

"Yirmi." diye cevapladı. "Luna haklı. Hiç torunum ve kedim yok."

"Luna'dan sadece bir yaş büyüksün." dedi Nova sanki fark edilmiş en önemli gerçek buymuş gibi.

"Evet, iyi hesap. Benimle öğreneceğin doğa bilimnde buna pek ihtiyacın olmayacak." dedi Harry masaya oturup aynısını yapmasını için Nova'ya işaret ederek. "Söyle bana Nova. En sevdiğin hayvan hangisi?"

Nova konuşmaya başladı ve bende mutfak kapısından Harry'nin ne kadar sabırlı ve sakin olduğunu izledim. Çantasından bir kağıt ve kaleme uzandı ve yumuşakça Nova'ya en sevdiği çiçeği çizmesini söyledi.

Nova boş kağıda baktı, kalem küçük elinde duruyordu. "Nasıl düzgün çizeceğimi tam olarak bilmiyorum." dedi Harry'e.

"Hangi renk?" diye sordu Harry.

"Pembe."

"Yaprakları keskin mi yoksa oval mi?"

"Biraz oval. Luna'nın odasındakinden. Luna, gidip odandan çiçeği getirebilir misin?"

İkiside bana baktı ve kızardım. "Sen yani... tamam. Tabi."

Evergreen [h.s] (Türkçe)Where stories live. Discover now