YH • 12 | KARMAŞIK DUYGULAR

128K 4.8K 2.5K
                                    

Kitabımızın simgeleri buraya; 🍷🥀

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kitabımızın simgeleri buraya; 🍷🥀

Ben: spoi yok

Siz: Özele gel Jsjsjs

Yapmayın kırmızı güllerim, hiçbir şekilde özelde de spoi vermiyoruz ❤

Neyse bol yorum yapıp yıldıza basmayı unutmayın 😘

12. BÖLÜM | KARMAŞIK DUYGULAR

Damarlarımda ilerleyip kalbime ulaşan kan değil de, karman çorman olmuş hislerdi.

Kalbimin kırmızı derisine bıçak gibi batan gül dikenleri vardı, dikenleri pervasızca o hassas deriye batıran Savaş Akduman'dı. Savaş Akduman'ın pervasızca dökülen özgürleşmiş sözcükleriydi.

Karmaşık duygularım, tıpkı bir virüs gibi ait olacağı her şeye kendini bulaştırmak istercesine hızla ilerleyip kalbime bulaştı; kalbimde çoğaldı, kalbimi sardı, kalbimi boğdu. Avucumu kalbime yaslasam hisleri avuçlayabilirdim. Kalbimin kıvrımlarında ilerleyen karmaşık duyguları, pirincin içindeki taşları ayıklar gibi benimseyip birçok yanlışın içinden doğruları bulup ayıklamak istedim, olmadı.

Kalbe bulaşan karmaşık duyguların sizden ilk götürdüğü şey sağduyu ve mantıktı.

Kafamı derslerle tıka basa doldurup düşüncelerden uzak kalmak istedim.

Olmadı.

Bal rengi gözlerim ders anlatan profesör olmasına rağmen aklımı karıştıran kalbim, aklıma tek bir bilgi kırıntısının süzülmesine izin vermiyordu. Göğsümdeki kurulu taht ona yetmemiş gibi aklıma kurulmuştu, bu belliydi. Kafamın içi dolu, karışık ve içini kaplayan düşünceler ise bir çıkmazdaydı. Garip bir boşluğa bağlıyım dünden beri zihnimden. Savaş'ın zihnime bıraktığı her kelime bir belirip bir kayboluyordu, sıkıntılı kalbimde kelimelere dökülmesi mümkün olmayan ciddi bir ağırlık vardı.

Parmaklarımın arasındaki kalemi yavaşça çevirip, yanağımı boşta duran sol avucumun içine yaslayınca sarı kızıl saçlarım sola doğru kendini akıttı.

Dün akşam Savaş odadan ayrılıp beni bir başıma bıraktıktan sonrası yoktu sanki. Odadan, hatta o evden nasıl ayrıldım, Ece'yi nasıl buldum, babamın arabasına binip önce eve, sonra odama nasıl geldim hiç bilmiyorum. Kendimi yatağıma attığımı, gözlerimi tavana diktiğimi, parmak uçlarımı onun dokunup iz bıraktığı dudaklarıma bastırdığımı ve dudaklarımdaki yangının büyüdüğünü biliyordum. Sonra ise ne yaşadığımı, bir nehir gibi akmakta olan hayatımın benim iznim olmadan nereye doğru aktığını sorguladığımı biliyorum.

Hayatımı bir nehire benzetebilir miyim emin değilim aslında; nehirlerin geçiş yerleri, hangi kayalara değip hangi taşları kendine katarak ilerleyip gideceği noktalar, varacağı yerler bellidir.

Bense bir bilinmeze kapılmış gidiyordum ve varış noktam belli değildi.

Derse ara verildiğinde kendimi derslikten dışarı attım, bir bebeğin tenine bağlı uzun kordon gibi önüme uzanan koridorun uğultulu yolunu aşıp nefeslenmek için dışarı çıktım. Belki temiz hava kirlenmiş düşüncelerimden arınmamı sağlayabilirdi. Hava kapalı ve rüzgârlıydı bugün; soğuğun hırçın kolları bedenimle kavuştuğunda üzerimdeki toprak rengi trençkotumun büyük düğmelerini ilikledim. Yaşlı, gövdesi geniş bir ağacın altına konumlanmış bahçe bankına oturdum, dalını terk eden sararmış bir yaprak omzuma kondu. Başımı çevirmiş dudaklarımda kısık bir gülümseme eşliğinde sağ omzumun üzerindeki o yaprağa bakarken, karşıdan fakülteye girmek için ilerleyen Beren'i gördüm.

YARALI HAYALLER (+18)Where stories live. Discover now