YH • 36 | İSİMSİZ KADINLAR

109K 4.4K 6.7K
                                    


Spoi yorum yok.

Dolu dolu yorumlar ve vote vermeyi unutmayın.

Buraya kitabımızın simgeleri olan gül ve kadeh alayım. 🍷🥀

36. BÖLÜM | İSİMSİZ KADINLAR

Susarak geçiştirdiğimiz tüm gerçekler zamanla zehirleniyordu.

Öyle olmalıydı, yoksa suskunluğumun örttüğü gerçek şu an boğazımı yakmazdı.

Son zamanlarda hayalime dönüşmüş ama gerçekleşmemiş adama baktım.

Onu çok sevmeme rağmen ona bakmak kalbimi yaralıyordu. Mevsim kahverengisi bakışları da kalbimi yaralıyordu fakat asıl yaralarımdan önce hayallerim acıyordu. Çünkü hayallerimi benden almak için buradaydı.

Kelimeler, cisimlerin üzerinde tabaka oluşturmuş tozlar gibiydi, üstelik içimde bir cismin en ufak hâline dönmekle kalmamış, Savaş Akduman'ın nefesi yüzüme dokundukça ordan oraya savrulup duruyorlardı.

Oturduğum yer sandalye değil de, diken üstüymüş gibi hissediyordum. Dövmeli bileğim hâlâ onun parmaklarında hapisti. Atan nabzımın üzerindeki parmak uçlarının baskısını da kalbimdeki ağrıyı da hissedebiliyordum. Mevsim kahverengisi gözleri alevler içindeydi, kendiyle birlikte beni de tutuşturacak sandım. Benden bir an dahi olsa ayırmıyordu bakışlarını. Yutkundum. Aksi gibi aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

Savaş, burnundan sert bir nefes alırken, gözleri bir sanat eserini en ince ayrıntısına kadar inceler gibi inceliyordu yüzümü. "Bana cevap ver, Nüket," dedi, sesi sabah yaprağın üzerine düşen çiy gibi zihnime düşüp usul usul bilinçaltıma kaydı. Kelimeleri söyleyiş biçimi duman gibi boğuyor, ateş gibi yakıyordu. "Bu yaptığının anlamı ne?"

En sevdiğim şeylerden birinin kitap kokusu olduğunu bildiğim hâlde, kütüphane havasının beni boğduğunu fark ettim. Ciğerlerimin nefes almaya, saf oksijene ihtiyacı vardı.

"Bir anlamı mı olmalı?" diye sordum. "Sen değil miydin her şeye anlam yüklemeye gerek olmadığını vurgulayıp duran?"

Hâlbuki bu cümle yerine ağzımdan itiraf çıkmalıydı, fakat yüzünde sınırı bekleyen asker gibi bekleyen o silahlı ifade itirafımı bir düşmanmış ve sınırlarını ihlal ediyormuşum gibi karşılayacaktı.

Bunu bize yapmak zorunda değildi.

Yapacaktı.

Bıkkınca nefes alıp verdi, "Hiçbir dövme anlam katılmadan yaptırılmaz," dedi, sesi kendinden emindi. Her zamanki gibi, her zamanki Savaş Akduman'dı. "Benim de bir dövmem var ve içinde psikolojik bir anlam var. Senin de anlamsızca yaptırmadığını biliyorum."

Bedenim bana ağır geliyordu, sandalyenin üzerinde oturmuyor olsaydım, dizlerimin üzerinde çöküyor olurdum.

"Benim bedenim, canımın istediğini dövme olarak yaparım," dedim, kendimi suç işlemiş gibi hissediyordum. "İster anlam katarak ister katmayarak."

Savaş'ın gözleri bir kat daha koyulaştı. "Sadece şu kahrolası dövmenin anlamını söyle bana!"

Gözlerinin içine baktım, içimden geçen her düşünce sözleri giyinip gözlerimin podyumuna çıktı: Söylersem, gideceksin...

Bunu hissedebiliyordum.

Bunu biliyordum.

Kirpiklerimin dipleri bile ağrıyla sızlıyordu, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Onun karşısında ağlamak gerçeği söyleyemeden anlamasına neden olurdu. Tedirginlik hançer gibi göğsüme saplandı, kalbim bir romanın yanan sayfaları gibi yanıyordu. Konuşacak olursam eğer beni bırakacaktı, arkasına bile bakmadan çekip gidecekti. Göğsüm sıkışıyordu, şu an buna hazır değilim. Ben kendimi hazır hissetmeden olmaz.

YARALI HAYALLER (+18)Where stories live. Discover now