YH • 8 | BEBEK

150K 5.5K 3.7K
                                    

Bölüm Şarkısı :Wafia ¤ Heartburn 

Kota koymuyorum, bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın.

Bölüme 🥀🍷

             8. BÖLÜM |  BEBEK 

   İnsanın hayatını tamamen değiştiren bazı anlar vardı.

Büyük bir değişiklikten bahsediyorum, tek gecede belki tek saniyede dünyanızın pat diye tamamen değişime uğramasından. Üstün alt, altın üst, sağın sol olması gibi. Banyonun aynasına düşmüş yansımama gözlerimi dikmiş bakarken, hayatımızı aniden değiştiriveren olay veya kişilere ne kadar yakın olduğumuzu, aslında hayatımızı her an bütünüyle değiştirecek şeylerden sadece birkaç saniye ötede ol­duğumuzu fark ettim. 

Kendi gözlerimin içinde gördüğüm şeyin varlığına inanamıyordum, orada ölmüş ama ceseti toplanmayan şeyler vardı. Bu yüzden sanki yansımamın değişmesini sağla­yacakmış gibi gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Doğal olarak hiçbir değişiklik olmadı. Hareketsizdim, saçlarım henüz duştan çıktığım için ıslaktı ama sanki sarı kızıl saçlarım olduğu yerde dalgalanıyordu. 

Kafayı sıyırmış gibi kendi kendime, "Bu nasıl oldu?" diye fısıldadım. "Bu niye oldu?"

Ruhumu zehirleyen üzüntü, kalbimde açılan yaranın sızdırdığı kandan besleniyordu. Banyodan bedenime sarılı mini beyaz bir havluyla çıktım, elbise dolabıma ilerleyip üzerinde çirkin ve güzel masalının çizgi karakterlerinın bulunduğu şort ve kısa kollu tişört pijama takımımı üstüme geçirdim. Islak saçlarımın arasından parmaklarımı tarak gibi geçirerek ağır ve kararsız adımlarıma sarılan kırılgan ruh haliyle pencerenin önüne gittim. Omzumu pencere duvarına yaslayıp boş gözlerle dışarıyı ve o dışarının parçası olan insanları izledim. Yağmur hâlâ yağmaya devam ediyordu; taneler hızlanmış, irileşip sertleşmişti.

İçim bomboştu, göğsüme demir kütlesi gibi oturmuş o ağırlık ruhumu altına çekiyordu. Hayallerim ve kuruntularım arasına kurulu bir hayalet dünyasına hapsolmuşum gibi gerçeklikten kopup orda nefes alıyor, orda yaşıyor, o dünyanın camından gerçek insanları izliyordum sanki. Boş sokakta kollarını iki yana açarak ıslanmanın tatlı çekiciliğine kendini dönerek bırakan bir çocuk, elindeki kırmızı balona bağlı ipi kaçırdı.

    Kırmızı balon tıpkı benden giden o masumiyet gibiydi. 

Düşüncelerim yoğunlaştı, o kadar ki Savaş Akduman burda olmamasına rağmen yağmurun altında karşı karşıya gelen görüntülerimizi, yağmurun gürültüsünde sesimizi duydum. Sesinin üzerine bin ses duysam yine de onun sesini unutmazdım. Evin içindeki küstah sözleri, evin dışındaki incelikli sözleri birbirine uymayan, bütünü birbirinden ayıran iki ayrı, iki farklı tavırdı. 

     Hangisi gerçek Savaş Akduman'dı bilmiyorum. 

    Ama beni tek gecede hiç düşünmeden mahveden, felaketim olan adam olduğunu biliyorum. 

On dokuz yaşındayım ben, bana bunu yapmaya hakkı yoktu. On dokuz yaşıma kırmızı bir masalın acısını bulaştırmıştı, bunu yapmamalıydı; yalnız bırakmaya, acı vermeye, korkulara batırmaya, benden istemeden alınmış bir gecenin içinde yok etmeye, nasıl hissedeceğini bilmemenin karanlığına itmeye hakkı yoktu. 

Başıma korkunç bir ağrı saplandı, düşünce akışım gibi yoğunlaşan ağrı kafamın içini köşe bucak doldurdu. Sonunda stres beni hasta edecek duruma getirmişti. Bir şeye aşırı üzüldüğüm zaman hemen hasta olurum ben. Arkamı döndüm, bakışlarım çalışma masamın üzerinde duran kitaba kaydı; en son hevesle aldığım, okumak için tutuştuğum bir kitaptı. Onu şimdi, beni bu hayattan koparıp kendi içindeki hayata çeksin diye okuyabilir miydim? 

YARALI HAYALLER (+18)Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα