Bu Eğlenceli Bir Oyun Değil

103 19 203
                                    

Jin hyung işe gitmişti, kendi kimliklerimiz olsa da ve yeni bir hayata başlamış olsak da aslında hiçbir şey düzene girmemişti ve hepimiz amansızca oradan oraya sürüklenen, amacı ve hedefi olmayan kimselerdik. İlgi alanlarımız, yapmak istediklerimiz ve hayallerimiz vardı elbette yine de içinde bulunduğumuz vaziyet buna el verişli değildi.

 Doğrusunu söylemek gerekirse kimsenin umudunu kırmak istemediğim için tek kelime etmiyordum fakat iş arama çabaları, tekrar mesleğimize dönme arzusu gibi gerçeklikle ilintisi olmayan istekler beyhude geliyordu. Taehyung ve Jungkook henüz uyanmamışlardı, Namjoon ve Hoseok ise benim gibi erkenci oldukları için sabah beraber kahvaltı etmiştik. 

Namjoon kendisine bir elma çayı yaparken bana "Her şey değişecek her şey" diyordu, kendini mi yoksa beni mi buna inandırmaya çalışıyordu bilmiyordum ama gülümseyerek "Evet" dedim ona "Her şey değişecek" içimdense değişecek ama istediğimiz ölçüde değil diye geçiriyordum. Beynimin içerisinde büyük patlamalar gerçekleşiyordu ve her bir patlama yeni bir evrene gebeydi, tüm bu evrenlerin sahibi olan zihnimse hepsini sığdıracak gücü bulamadığında delirecek gibi hissediyordum kendimi.

 Hoseok, film izleyeceğini söyleyerek yanımızdan gittiğinde Namjoon bir bardak elma çayı da bana uzattı. Dudaklarını yaladı "Ne üzerine çalışıyordun, yurtdışında ve sonrasında ne yapmak istiyordun?"dedi, tüm bunları sordu ama sanki içinden gelen tek şey buymuşçasına sordu, bakış açısını koruması için cevabıma ihtiyacı varmış gibiydi. Ona baktığımda görebiliyordum, tedirgindi ve inançsızdı ama bunu kimseye yansıtmamaya çalışıyordu, tıpkı benim gibi. 

Dudaklarımı yalayıp "Kuantum fiziği üzerine çalışıyordum, kuantum hesaplama için kaliteli foton üretimi üzerine çalışmalarımız vardı. Oda sıcaklığında, pratik kuantum bilgisayarları, kuantum iletişimi ve diğer kuantum aygıtları için kullanılabilecek yeni bir tekli foton yayıcı tasarlamıştık. Ama asıl hayalim Antartika'daki deneylere katılmaktı"dedim. Namjoon'un gözleri ışıldarken "Benim de asıl isteğim buydu biliyor musun? Antartika başlı başına dikkatimi çekiyordu ama asıl hedefim uzay çalışmalarının bir parçası olabilmekti ama uzaktan değil de daha aktif bir katılımcı olmak istiyordum"dedi. 

Elma çayımı yudumlarken "Antartika'da bizim ülkenin de üssü vardı ve açıkçası...tüm bunlar başımıza gelmeden evvel ülkeye dönmemin en büyük sebebi buydu. Antartika'daki üssümüzde kendi birimimizde çalışmak ve uzay için devrim niteliğinde çalışmalar yapmak istiyordum ve bunu da...kendi birimimizde yapmak hem ülkemin prestijini arttıracaktı hem de ben milli bir çalışmaya imza atmış olacaktım"dedim. 

Namjoon'un gözleri buğulandı ama hemen normale döndü "Antartika'da üslere kilit vurulmuyormuş hyung, her ne kadar farklı ülkelere ait üsler ve kişiler bir arada bulunsa da zaten çok az kişi olduğundan ve arada güvenilirlik olduğundan mı yoksa buna gerek olmadığından mı bilmiyorum ama bu çok ilginç gelmişti ilk duyduğumda"dedi. Kıkırdadığımda "Neden kilit vursunlar Namjoon? Çalınacak ne var ki?"dediğimde "Bilgi var hyung, daha değerlisi var mı?"dediğinde kafamla onu onayladım, çok haklıydı.

 Aklıma gelen şeyle beraber neden bu kadar karamsar olduğumu bilmiyorum ama bugün pek iyi günümde değildim anlaşılan "Antartika'daki bilim insanları, eğer küresel ısınma bu şiddetle devam ederse çok yakında dünyanın sular altında kalmaya başlayacağını ve iklim mültecilerinin ortaya çıkacağını söylüyorlar"dedim. 

Namjoon fincanını dudaklarının arasına götürüp yutkunduktan sonra "Ne farkeder ki? Dünyaya verdiğimiz zararı kim umursar? İnsana verdiğimiz zararı bile umursamıyor insanlar, kendi türünü bile gözetmeyen bir canlı diğer canlıları veya cansızları gözetir mi hiç? Canavarlıkla işliyor bu düzen"dedi, kötü hisler damarlarımda yayılıyordu sanki...İç geçirip "İnsanlara nasıl yardım edeceğiz? Proje tamamlanmamış mıdır sence?"diye sordum. Namjoon yutkundu "Bilmiyorum hyung bunu gerçekten bilmiyorum, sadece projenin kozmik arka plan radyasyonu ile ilgili olduğunu düşünüyorum"dedi, kaşlarımı çatarken "Nasıl yani?"dedim. 

ALWAYS:NOWhere stories live. Discover now