İşkence

314 36 140
                                    

İşkence, kasıtlı bir zulüm ve insanlığın zekasını ne kadar korkutucu kullanabileceğinin göstergesi. Azap ve yavaşlıkla işleyen gaddarlığın en belirgin yüzü. Bedenini iki büklüm etmez sadece, beyninin kıvrımlarına yerleşir o dehşet sahneleri, geride travmalar bırakır ölmek istersin ölüm çok daha az can yakıcıdır. Bitsin istersin çünkü, hem fiziksel hem de psikolojik bir acının içinde yüzerken bitmesinden başka bir dileğin yoktur, olamaz. Gözlerin artık ağlayamayacak kadar yorulmuştur.

Başımdaki çuvalı ancak depo gibi bomboş ve leş gibi kokan bir yere beni getirdiklerinde çıkarmışlardı. Zaman kaybetmeden hızla kalın iplerle ellerimi arkamdan bağladıklarında bilinmezliğin beni belki de en fazla ürküten şey olduğunu düşündüm. Ortam karanlıktı ama sürekli cızırdayan bir lambadan mekanı neredeyse hiç ama hiç aydınlatmayan bir ışık yayılıyordu, konuşmuyordum çünkü konuşmanın yersiz olduğundan emindim. Ne dersem diyeyim bu insanlar bildiklerini okuyacaklardı üstelik farketmeden pot kırabilirdim, onların işine yarayacak bir şey söyleyebilirdim kendim hakkımda. Onlar bedenimi agresif ve keskin hareketlerle yönlendirirlerken sesimi dahi çıkarmamaya özen gösteriyordum, onların çektiğim acılardan zevk almasını istemiyordum.

Tavandaki halatlara beni astıklarında kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi hissediyordum, çoktan ellerim acıyor ve kaslarım yanıyordu zaten. Her lahza bir yıla dönüşüyordu o şekilde beklerken, ne kadar süre öyle kaldığımı bilmiyordum ama uzun bir süre olduğundan emindim. Simsiyah giyinmiş birisi yanıma geldiğinde zaman kavramını çoktan yitirmiştim fakat sabah olmuş olacak ki küçücük de olsa pencerelerin ardında beyazlık vardı. Bunu gece-gündüz tekrarladılar, gece uyumama izin vermiyorlardı bile gözlerim ne zaman kapansa gelip büyük bir odun parçasıyla karnıma vuruyorlar ardından tekrar gidiyorlardı.

Dışarıdan gelen sesler ve kokular arasında midem bulanıyordu, tekrar biri uyukladığım için gelip bana vuracak sansam da beni indirip sandalyeye oturttuğunda ellerimi çözmemişti dahi. Kulağıma doğru yaklaşıp "Fikriniz değişti mi Bay Min?"demişti, sinirden titremeye başlamıştım ve gözlerim tekrar yaşarmıştı. Cevap vermediğimde ne yemek ne de su vermediler, tekrar beni tavana astılar. Dediğim gibi zaman benim için yok olmuştu, tavanda asılı halde dururken birçok iyi ve kötü anım kafamda canlanıyordu ardından birden bire o iğrenç herifin fısıltısı kulağımın etrafında geziniyordu ve sinirle kafamı sallıyordum. Yemek kokuları geldiğinde karnımın guruldadığını hissettim, etrafımda dönüp duran bir sinek vardı ve sesi beni ağlatacak derecede sinir bozucu olmaya başlamıştı. Gözlerimden yaşlar akarken bir süre sonra baygınlık geçirmiş olmalıyım ki tekrar aşağıya indirildiğimde gözlerimi açmıştım, beni sandalyeye oturttular.

O vakitler anlamamıştım, beni her aşağıya indirdiklerinde o iğrenç yerde tavana asılmış bir şekilde bir gün geçirmiş oluyordum aslında. Susamıştım, o kadar susamıştım ki başıma çok fena bir ağrı saplanmıştı. Bu da yetmezmiş gibi başım dönüyordu, etrafımda tek bir kişi mi var yoksa birkaç kişi daha mı var anlayamamıştım gözlerimi kırpıştırdım. Adam saçlarımdan tutup hızlıca arkaya çektiğinde "Artık fikrinizin değiştiğini umuyoruz Bay Min"dedi, çenemi kastım ve dişlerimi birbirine bastırdım. Yüzüne tükürdüm herifin, vücudumun zaten suya ihtiyacı vardı ama ben göz yaşı ve tükürük ile onu daha da susuz bırakıyordum. Adam karnıma güçlü bir tekme savurduğunda iki büklüm oldum ve kahkaha atmaya başladım, kahkaha atmama şaşkınca bakan adam beni tekrar astı tavana.

Dudaklarım açlık ve susuzluktan dolayı çatlamıştı, yaralarım sızlıyordu ve kaslarım ağrıdan dolayı uyuşmuştı, başımın ağrısı bir an olsun geçmemiş hatta gittikçe şiddetlenmişti. Mekanın duvarlarında oynaşıp duran gölgeleri izledim bir süre, ne zaman bitecekti bu işkence? Aç ve susuz daha ne kadar dayanabilirdim? Ölmek istiyordum, buna daha fazla devam etmek istemiyordum ölmek istiyordum. Bu yaklaşık bir hafta boyunca böyle devam etti, beni tekrar indirdiklerinde halim yoktu kılımı kıpırdatacak halim yoktu.

ALWAYS:NOWhere stories live. Discover now