Papatya Tarlası

312 40 40
                                    

İlk hafta gözlerim sürekli etrafta taranıp duruyor beni takip eden birilerinin varlığını sorgulayıp duruyordum. Merak ediyordum, benim peşimi öylece bırakmışlar mıydı yani? Bu hiç normal gelmiyordu, yine de yaşantıma normal bir şekilde devam etmek zorundaydım. Bu yüzden bir ofise girip işe başlamıştım, ofis çalışanları benim gibi başarılı bir kariyeri olan birinin niçin böyle bir işte çalıştığımı merak etmişlerdi ama her şeyin şahsi meselelerden ibaret olduğunu söyleyip onları geçiştirdim.

 Arkadaşlarımın hiçbirini görmek dahi istemiyordum çünkü hepsi bu berbat şeyin parçası olmuşlardı, ayrıca sürekli vicdan azabı içerisindeydim tüm bunları bilip engelleyemiyor olmak bana aşağılık biriymişim gibi hissettiriyordu. İkinci hafta hala tedirgindim ama kendimi tamamen işlere vermiştim, gereksiz yere çokça çalışıyordum, ofisin sahibi yani patronum bile bu kadar çalışmanın gerekli olmadığını kendimi fazla sıktığımı söylemişti. Kafamı sürekli bir şeylerle meşgul etmezsem delirirdim bu yüzden bulabildiğim tek çözüm yolu buydu.

 Eve gittiğimde normalde yalnızlık bana bir huzur verse de şimdi sürekli diken üstünde oturuyordum. Her şeyden soyutlanıp tüm günü yatakta çaresizlik ve acı ile ağlayarak geçirmek istiyor bir yandan da asla yalnız kalmamaya, odak noktamı sürekli bir başka meselenin üzerinde tutmaya çalışıyordum.

 Üçüncü hafta iş arkadaşlarımdan biri evine herkesi akşam yemeğine davet ettiğini söylemişti, benim dışımda herkes birbiriyle oldukça sıcak ve samimi ilişkilere sahipti. Reddetmek istedim ama bir yandan da bunun belki bana iyi gelebileceğini düşünerek kabul ettim. Mesai saatinden sonra bizim departmanın hepsi, evi yakın olan bu iş arkadaşımızın evine doğru yürümeye başladı, ben yine oldukça sessizdim çünkü normalde de insanlarla iletişim kurarken onlarla belirli bir paylaşımımızın olacağını ve bunun çok kısıtlı olacağını bir süre sonra birbirimizden sıkılacağımızı düşünürdüm bu yüzden hiç istemezdim sahte dostluklar falan. Ama şimdi kafamdaki beni rahatsız eden ve sürekli tedirgin eden kabuslar, insanlardan tamamen uzak durmamı söylüyorlardı bana. Herkes için bir silah gibi hissediyordum kendimi, her şeyi reddetmeme ve cevabımın hayır olmasına rağmen korkunçtu işte nasıl böyle bir şeye giriştiklerini görmezden gelebilir ve unutabilirdim ki?

 Aklımı oynatacakmış gibi hissediyordum sık sık. Küfürler savurarak "İnsanlara bunu yapamazsınız" demek istiyordum, hatta kafamda bazen gizli gizli insan toplayarak bu projelerini protesto etmek gibi şeyler kuruyordum. Yine de ateşle dans edersem yanacağımın farkındaydım, hem bu kez yanan ben olmazdım diğerleri de benimle birlikte yanardı. Belki zeki bir atom mühendisiydim ama daha yirmi iki yaşında bir çocuktum ben, tüm bunları kaldırabilecek güçte değildim ve ne yapacağımı bilmiyordum. Eski hayatımı şimdiden özlemiştim, bundan daha birkaç hafta öncesinde yurtdışında kuantum bitlerini sesle birbirine bağlama üzerine çalışıyordum.

 Yemek sofrasında bana yöneltilen birkaç soruyu ve muhabbet açma çabasını kısa kesmiştim, yemekten sonra ise alkol içenler için viski ve içmeyenler için de zarif fincanlarda çay servisi yapılmaya başlamıştı. Ben de bir viski istedim, kafamdaki karman çorman olmuş renk paletini belki böylelikle unutabilirdim. Viskiyi içtikçe yumuşamaya başladığımı hissettim ve biraz daha konuşmalara dahil oldum, hatta araya birkaç gülümseme bile sıkıştırdım. Artık hiçbir fikrim yok gibi hissediyordum, kendi kendimle münakaşaya girdim zihnimde. Hadi bakalım Min Yoongi! Herkesin dehasını övdüğü ve çok zeki olduğunu savunan benliğin bu işin içinden de çıksın madem! Demek ki bunların hepsi birer yanılsamaymış, sen bir ahmaksın! O kadar acizsin ki belki haritadan silinecek bir ülkeyi, bir şehri ya da artık planlarında her neresi varsa, kurtaramayacak kadar beyinsizsin. Ürperiyorsun değil mi olacakları düşününce, bak sen sadece düşüncesiyle bile ürperiyorsun ama hedef tahtasına konulan insanlar bunu yaşayacaklar. Reddettin ve her şey bitti mi yani? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı diyorsun? O insanlar için hiçbir şey yapmayacak mısın? Zihnimde hep aynı şeyleri söyleyen ve taşıyan bir atlıkarınca vardı.

ALWAYS:NOWhere stories live. Discover now