Jin'in Evi: İlk Gün

99 17 105
                                    

Jin'in evinde ikinci gündeydik. Namjoon ve ben, Jin'in arka bahçesindeydik, evi hakikaten devasaydı ve oldukça güvenliydi çünkü etrafını çevreleyen kocaman duvarları vardı ve içeriye dışarıdan gelecek herhangi bir etkeni engellemeyi başarıyordu. Hoseok ve Jin, evde bilgisayarla bir şeyler yapıyorlardı, galiba Jin onun evden çalışabilmesi için çeşitli işler araştırmasını sağlıyordu.

Jungkook ve Taehyung ise yemekten sonra sofrayı kaldırma ve bulaşıkları yıkama görevinde oldukları için Namjoon ile ben yalnız kalmıştık ve arka bahçeye çıkmıştık. Biz de aklımıza takılanları konuşmak için bunun iyi bir fırsat olacağını düşündük, açıkçası hayatımızı rayına oturtma ya da tüm diğer şeyler pek önem arz etmiyordu. Öncelikle insanlara yardım etmek, bunun yollarını aramak ve haberleri takip etmekle yükümlü hissediyorduk kendimizi.

Namjoon da ben de bilim insanı olduğumuz için bu konunun ve başkanın isteklerinin olası sonuçlarını ve işlerin nasıl şekillenebileceğini tartışıyorduk. Ben, her şey başlamadan evvel yurtdışındayken kuantum bilgisayarlarla ilgileniyordum.

Namjoon'a "Kuantum bilgisayarların yaygınlaşması kolay bir iş değil ve buna daha çok zaman olduğunu düşünüyorum. Ama kuantum bilgisayarlar direkt olarak sunulmaz ondan öncesinde bu bilgisayarlara gidecek bir çok köprü oluşturulacaktır. Yeni çinko oksit transistörler ile 0 ve 1 arası değerler sunulabiliyor, yeni işlemciler 10 nanometreye kadar küçülebiliyor ama bunu daha da küçültmek çok zor değil mi?" dedim.

Namjoon dudaklarını büzerken "10 nanamotre kabaca 30 atom kalınlığı demek, hayli zor ama başarılabilir mi yoksa çoktan başarıldı mı bilmiyorum. Ama Dallas'ta çokdeğerli mantık transistörü geliştirildi, bu da demek oluyor ki artık 1 ve 0'ın kardeşleri var" dedi. Devletin, istediği silahın ne tür bir silah olduğunu bilmiyorduk yani bir atom bombası ve nükleer bomba yapımından çok daha fazlasının peşindelerdi bize göre ve bunu da bilgisayarları kullanarak yapabileceklerini düşündüğümüz için teknolojik gelişmeleri en yakın zamanda takibe almalıydık.

Her ne kadar kurtulmuş gibi hissetsek de huzursuzluk bir hayalet olarak sürekli peşimizdeydi. Dudaklarımı ıssırırken "Nereye saldırmayı amaçlıyorlar sence?" dedim, Namjoon omuz silkti "Kuzey Kore ilk hedef gibi gelse de belki bir şaşırtmaca yapabilirler. Bilemiyorum ki o deli akıllarından neler geçiyor. Hem bunu milli bir gayeyle yapmayacaklar, bu işlerin altında çıkarlar ve çok daha farklı vahşetler yattığını düşünüyorum"dedi.

Omuzlarım düşerken söylediklerinde haklı olduğunu biliyordum ama risk alanlarını ve hedefleri bile belirleyemeyecek kadar güçsüz olmamız hiç ama hiç hoşuma gitmiyordu. Dizimi kırıp kendime doğru çektiğimde "Kuzey Kore bana da en mantıklı hedef olarak görünüyor ama dediğin gibi ters köşe de yapabilirler"dedim, Namjoon kafasını yana doğru yatırıp boynunu kütletirken "Bizim yapabileceğimiz şeyler neredeyse hiçlikle eş değer farkında mısın? İnsanlar ortaya çıkarılan parfüm adı altındaki skandalı bile umursamadı ve farkındalık oluşmadı. İnsanları korumak istiyoruz ama biz tanrı falan değiliz dostum, bir yere kadar gücümüz yeter, ki bize ne olacağı da meçhul"dedi.

Başımı iki yana sallarken "Sanki yapabileceğimiz daha fazla şey varmış da biz gözden kaçırıyormuşuz gibi hissediyorum"dedim, Namjoon iç geçirip "Yoongi, herkes hayatına bir şekilde devam etmenin peşinde ve bunu takdir de ediyorum ama odaklanamıyorum. Çok düşünüyorum bir çözüm bulmak için ama aklıma hiçbir şey gelmiyor, sen değil miydin dışarı çıktığımızda bu olsun şunu yapalım diye hayal eden diye soruyorum kendime.

Ve özgürlük paha biçilemez ama ruhumun üstünü öyle bir tabaka kaplamış ki soğumuş çorbanın üstünü kaplayan o tabaka gibi, ne yapsam ne düşünürsem düşüneyim o ağırlığı ve rahatsız edici hissi atamıyorum"dedi. Onu çok iyi anlıyordum çünkü bu konu için aynı düşünüyorduk, hissediyorduk ama onun kendini açması beni şaşırtmıştı bu tür endişelerini kendi içinde yaşardı o daha çok.

ALWAYS:NOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin