Kan Bekliyor Yeryüzü Çürütüp İçmeye

88 11 120
                                    

...

Yaşanana kadar tüm felaketler uzaktır ve asla yaşanmayacak gibidir, üstelik bunları yaşayıp üstesinden gelenlere de hayretle bakarız. Aynısını yaşasam devam edemem nefes almaya, kendimi öldürürüm, nasıl pes etmez insan bu başa gelirse gibi şeyler gelir akla ya da benim başıma gelse öyle değil böyle yapardım, ne kadar da umarsızlar ben olsam daha farklı davranırdım deriz. Çünkü zorluklar yaşanmadan evvel fikir yürütmek, çözüm üretmek kolaydır.

 Biri gözünün önünde yaşanmış bir kazayı ve bir arabanın çarpıp geçtiği kadını kurtaramadan şok yaşadığını anlattığında sonsuz öfke ile "Nasıl hiçbir şey yapmadan durursun?" diye düşünürüz çünkü yapılması gerekenler vardır, ilk yardım ve en azından ambulansı aramak gibi eylemler. Yahut arkadaşınız size dehşet verici bir şey yaşadığını okul çıkışı birinin birini bıçakladığını ve öylece donakaldığını anlattığında "Heykel gibi duracağına bir şeyler yapsaydın ya" deriz çünkü sakin ve sağlıklı bir bilinçle düşünmek kolaydır. 

Üstelik insanlar birbirinden farklıdır ve olayları karşılama biçimleri, baş etme yöntemleri, güçlülük seviyeleri başkadır. Bir gün gerçek bir felaket yaşayana kadar, empati yapmak sadece yaşanılanları hissedebilmek açısından imkansıza yakındır. Aslında asla bir başkasının yerine koyamayız kendimizi, bir başkası gibi nasıl yaşanır bilmeyiz hiçbirimiz, tahminler ve benzerlikler sadece birer yanılsamadan ibarettir. Yetim olmadan bilemez insan ailesizliği, kanayan bir ailede yaşamadan bilemez insan bir ailenin varlığının da yokluğu gibi zarar verebileceğini. 

Savaşmadan bilemez insan yanmış etin kokusunu, elinde kaç kez tüfek tuttuğunun önemi yok bir kez olsun kurşun isabet etmeden bedenine bilemezsin onun ağırlığını. Yirmi dört saat boyunca bir çerçevenin ardından evreni izleyen bir tanrı düşlüyorum, penceresinin önünden bulutlar ve kanlı çocuk elleri geçiyor, o da mı onlara yardım etmek için IBAN numarası istiyor yalnızca? Merhametli ve affedici yaratıcı, insanların cezalarını mesela kedilere de verirken ve onları da insanların kötülükleri ile sınarken bahsedildiği kadar adil mi? 

Niçin sınavlardan geçiyor insan? Gereği var mıydı tüm bunların gibi soruların arasında kaybolurken minicik bir ilahi yardım bile günümüzü ferahlatırken bir de kendimizi suçlayacak iç sıkıntılarına yol açıyoruz arada. İşte bir kez olsun tamamen iyileşmiş gibi hissetmemi sağlayan ve bana Taehyung'u sunan yaratıcı ile insanları diri diri yakan günahsız çocukları yakan yaratıcı aynı. Ben daha günahsız bir çocukken ailemin beni terk etmesini ve ailesiz büyümemi sağlayan yaratıcı ile şimdi bana belki de öz ailemin dahi asla sunamayacağı sevgi ve güveni sağlayan aileyi bulduran yaratıcı aynı. 

Sonsuz sorular yığınım var, insanların çoğu aslında iki yaratıcıya inanıyorlar farketmeden. Biri iyiliğin timsali olan ve aydınlığın, tüm güzelliklerin kaynağı olan tanrı;
öteki ise kötülüğün timsali olan ve karanlığın, tüm çirkinliklerin kaynağı olan şeytan ismindeki ikinci tanrı. Şeytan kötülüğü yaratan, tanrı ise iyiliği yaratan bir güçmüş gibi bir algı var çoğu kimsede. Oysa ki bana göre, kötülüğü de yaratan iyiliği de yaratan tek bir tanrı var. Şeytan, onunla boy ölçüşmeye kalkan bir zavallı yalnızca. 

Aklımızın ucuna bucağına sığmayan düşüncelerle boğuştuğumuzda ise insanlar tek şey söylerler "Tanrının iradesi ile baş edemez bizim aklımız" yani kısacası bizim aklımız onun yaptıklarına anlam verecek ya da bir şekilde bilincine sığdırmaya yetmeyecek kadar yetersizdir. Fakat yine aynı yaratıcı bizden onu aklımız yoluyla bulmamızı ister, özür dileyerek söylemek istiyorum ki bu biraz çelişir kendimce ama zaten kim demiş ki yaratıcının kendi ile çelişemeyeceğini? Fakat hakikaten böyle midir? Çelişki bir kusurdur ve kusursuz tanrıda bir kusur bulunamayacağına göre aslında ortada bir çelişki yoktur. 

ALWAYS:NOWhere stories live. Discover now