twenty one

1.5K 198 347
                                    

|27 Haziran, 16:58|

Louis odasında bir o yana bir bu yana volta atarken oldukça heyecanlıydı, sık sık alıp nefesler odanın duvarlarına çarpıp kendisine geri dönüyordu.

Kapısının tıklatıldığını duyunca hareket etmeyi kesip o tarafa döndü ve "Girin." diye mırıldandı. Zayn içeri dalar dalmaz da volta atmaya devam etti.

"Ya dayan, iki dakika kaldı."

Louis iki dakika kaldığını biliyordu. Yaklaşık dört saattir saate bakıp duruyordu zaten. Öğle saatlerinde Harry'nin yanına gitmek için odasından çıkmıştı çıkmasına ama, koridorda patronuyla karşılaşınca hemen işinin başına geri dönmek zorunda kalmıştı. Odasından çıkarken vardiya saatleri aklının ucundan bile geçmemişti.

"Bu arada 5'te çıkacağım diyorsun ama, umarım işlerini bitirmişsindir."

"Bitirdim az önce, o yüzden gidiyorum. Görüşürüz!"

Louis telefonunu yine masada bıraktığını fark etmeyerek koşa koşa odadan çıktı, Zayn'se gülerek onun telefonunu cebine attı ve "Bol şans." diye mırıldandı.

**

|17:35|

Louis arabasının etrafında gezinmeyi bırakıp şirkete geri dönmeye karar vermişti ki, Niall'ın kendisine doğru geldiğini gördü.

"Ne yapıyorsun burada?"

"Harry'yi bekliyorum yarım saattir, işi mi uzadı biliyor musun?"

"O bugün erken çıktı, izin almış."

Louis duyduğu cümleyle beyninden vurulmuşa döndü, oflayarak arabasına atladı ve Niall'a hiçbir cevap veremeyerek evine doğru sürmeye başladı.

Yol boyunca zihnini olabildiğince boş tutmaya çalıştı, radyoyu son ses açtı ve derin derin nefesler alıp durdu. O anda ne Harry'nin onu isteyip istemeyeceğini, ne de kendisinin kararının doğruluğunu düşünmek sağlıklı olmazdı. Artık bir karar vermişti ve sonuna kadar gidecekti.

Siteye vardığında arabasını otoparka alelacele bir şekilde park etti ve koşar adımlarla Harry'nin dairesine doğru gitmeye başladı. Asansörü kullanmak aklına bile gelmedi, ne kadar çok olduklarını unutup merdivenlerin basamaklarını bir bir çıktı.

En sonunda kapının önüne vardığında nefeslerini düzenleyebilmek için kendisine birkaç saniye tanıdı. Nihayet hazır olduğunu hissettiğinde kapıyı iki kez tıklattı, herhangi bir karşılık alamayınca zile bastı. Fakat yaklaşık iki dakika boyunca öylece kapıyla bakışmak zorunda kaldı; Harry kapıyı açmayınca son çare olarak elini ceketinin cebine attı, her zaman orada duran anahtarı çıkarıp kapı deliğine soktu ve bir kez sağa doğru çevirdi. Elleri titriyordu.

Kapıyı açabildiğinde anahtarı yeniden cebine attı ve koşa koşa direkt olarak Harry'nin odasına gitti, açık pencereyi görür görmez yerinde durup derin bir nefes aldı. Sabahtan beri bu anı hayal ediyordu ama o anda aklında ne söyleceğiyle ilgili hiçbir şey yoktu. Akışına bırakmaya karar verdi.

Pencere pervazına elini attığı anda Harry arkasına döndü, onu görünce gözleri hafifçe büyüdü. "Louis?"

"Harry... Bir- Saniye." Nefes nefese çatıya zorlukla da olsa çıkabildiğinde rahat bir nefes verdi ve dizleri üzerinde durdu. Harry de o gelene kadar sırtını cama yaslamış bir şekilde oturuyordu, şimdiyse biraz daha toparlanmıştı.

the great escape | l.s.Where stories live. Discover now