your stress... is so ugh!

3.1K 109 23
                                    



•••

"Neresinde açık bulayım? Bakar mısın şuna. Adamlar on yedi sayfalık açıklama göndermiş, yiyorsa çıkarmaya çalış diyor." Sinirle dosyayı masaya fırlattığında birkaç sayfası sabitlenmemiş alandan çıkarak masanın yüzeyine saçılmıştı. 

Ebedi eve eklenen maketleri inceleyen ikiliye göre sıradan bir Hwang Hyunjin günüydü. 

Her zamanki her şeye yetişmeye çalışan, bütün işleri öğrensin diye üstüne yıkılan ve yine de hiçbir söylemde bulunmayan Hwang Hyunjin günü.

"Bence artık konuşmalısın. Yeji'nin bu kadar rahat olup senin fazla düşünceli abi rolüne girmen haksızlık. Kendin için yapmayacaksan bizim için yap.'' Son cümlesi sitem dolu çıkarken küçük çitleri yüksek zemin üzerindeki yapma çimlere bıraktı.

Saçlarını çekiştiren arkadaşına döndüğünde kendisinin aksine çaba göstermeden ayaklarını uzatmış ve rahatça telefonu ile uğraşan sevgilisini gördüğünde sinirlerine engel olamamıştı. Bu yüzden hızlıca yaklaşıp ayaklarını geniş koltuktan iterek bakışlarının kendisini bulmasını sağladı. Ardından gözleriyle siyah uzun saçlı bedeni işaret ederek ellerini ceplerine yerleştirmişti.

''Bunu yapamayacağımı biliyorsunuz. Yeji'nin tedavileri henüz bitmedi. Tek bir bölümün kontrolünü bile bırakamam. İhtiyacı olan şey farklılık, bu yüzden bırakın keyfine baksın. Zor olacak ama devam etmek zorundayım.'' Çökmüş göz altlarıyla birlikte sandalyesine oturduğunda başını geri attı. 

Topladığı saçları başını ağrıtmıştı. Gözleri uykusuzluktan acıyarak yanıyor, arada bir sulanmasını sağlıyordu. Oturmaktan bedenindeki kemiklerin uyuştuğunu ve bunun beş on dakikalık yürüyüşlerle geçmeyeceğinin de farkındaydı.

Son dört aydır batmış gibi hissediyordu. Tamamiyle batmış. 

Bir buçuk sene önce annesini kaybettiğinden beri dik durmaktan yorulmuştu ve nasıl devam edeceğini bilmiyordu. Ara sınavları yaklaşıyordu, sadece bir çalışanın yaptığı hata ondan tam bir haftasını çalmıştı, çalmaya da devam ediyordu. Şirketin girdiği yüzde sekizlik, az gibi görünen fakat tüm maliyetlerin üzerine kalmasıyla birlikte artan zarardan da kurtulması gerekiyordu. 

Ama o öğrendiklerinin hiçbir işe yaramadığının farkındaydı. Hata kendilerindeydi ve bu durumda ortaklarının açığının olmaması doğaldı. Sanırım tek yapması gereken daha fazla çalışmaktı.

İçine çektiği derin nefesi seslice üfledi ve üzerindeki tişörtün yakasını çekiştirdikten sonra bağlı olan saçını açarak dağıttı.

''Kısa bir tatile ne dersin? İki günlük.'' Arkadaşının sesiyle kapatmamak için uğraştığı gözlerini tavana dikti.

''Yapamam. Kurulu toplayıp finans ajansı ayarlamalıyım. Bankacılığa karışamadığımızı biliyorsun. Bununla uğraşıp vizelerimi vermem gerek.'' Doğrulup kalktı ve köşedeki dolaba ilerledi. Bir yandan üzerindeki tişörtünden kurtulurken diğer yandan onları dinlemeye çalışmak bile zor geliyordu şu an.

''Sen öl direkt. Changbin sana hiç yardım etmiyor mu?''

''Şirkette yüzde elli bir hisse sahibi olan ben gibi mi duruyorum Jisung?''

pacemaker | hyunminOù les histoires vivent. Découvrez maintenant