about you

724 79 29
                                    

•••


[Hwang Hyunjin]


Elimdeki paketi boşaltıp boşaltmamakta kararsız bir şekilde ayakta dikiliyordum. Çıkarırsam soğuyacaktı, ama masanın üzerinde görürse de ilk tepkisini yakalayacaktım. Ya da kendisi açsa daha mı iyi olurdu? 

Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve soğuk havaya rağmen bunaldığımı hissettiğim için üzerimdeki ceketi çıkararak banka bıraktım.

Son görüşmemizin üzerinden iki hafta geçmişti ve havalar geç soğumaya başlamasına rağmen gayet güzel bir şekilde üşütüyordu.

Her ne kadar daha erken gelmek istesem bile yapmam gerekenleri ve hayatımı düzene oturtmak için birkaç şeyle uğraşmak zorunda kalmıştım. Biraz da Yeji'yle ilgilenmek de vardı tabi içlerinde. Geldiğim ilk fırsatta ise Seungmin'in ders saatine denk gelmiştim.

Cidden, böyle kötü zamanlamalarda nasıl bu kadar iyiyim?

Bahçedeki en fazla on çocuğun gürültüsü kulaklarımda yankı yapacak derecedeydi. Kaşlarımı çatarak salıncak kapmak için bağıran ve onları ayırmaya çalışan iki personele baktım.

Çocukların hepsi en fazla sekiz, dokuz yaşlarındalardı ve oldukça hareketlilerdi. Aslında sadece on iki yaşında olsa bile Seungmin'in de böyle olduğunu düşünmüştüm. Fakat hiç öyle durmuyordu, ya da ben şu anlık göremiyordum. Eğer öyleyse de zaman geçirdikçe öğreneceğim kesindi.

''Hyunjin hyung!'' Seungmin'in sesini duymamla gözlerimi parktaki çocuklardan çektim ve Jeongin'in elinden kurtulup bana doğru koşan Seugmin'e çevirdim.

Üzerine giydiği kat kat renkli ceketlere rağmen oldukça hızlı koşuyordu. Gülümseyen yüzü istemsizce benim de gülümsememi sağlarken ona kolaylık sağladım ve eğilerek kollarımın arasına girmesini bekledim.

''Seungmin! Düşeceksin! Takılı- Seungmin! Seungmin...'' Jeongin başarısızlıkla sonlanan eylemiyle susarken onun için ayrıca gülmüş ve kollarımın arasına giren bedeni sıkıca kavramıştım. 

Zayıf ve küçük olması kollarımı ona daha sıkı sarmama sebep olurken sırtımdaki ellerini ve yavaşça belime dolanan kuyruğunu hissedebiliyordum. Evet, iyi vakit geçirmiştik fakat bir anda bana böyle ısınmasını ve koşarak sarılmasını beklemiyordum yine de.

''Benimle oyun oynamaya mı geldin?'' Hızlıca kendini çekip aramızda mesafe açmadan yüzüme baktığında dikleşen kulaklarıyla birlikte ellerimi beline indirdim.

''Aslında bugün biraz farklı bir şeyler planladım bizim için. Ama istersen oyun da oynayabiliriz tabiki.'' Gülümseyerek konuşmamın üzerine omzumdaki ellerini çekerek geri çekilmiş ve hemen yakınımızda bizi izleyen Jeongin'e yaklaşmıştı. 

Doğrularak ayağa kalktım ve merakla Seungmin'in Jeongin'in beline sarılışını izledim.

''Lütfen sonraki derse girmeyeyim. Söz veriyorum bu gece kitap okuman için seni zorlamam." Yüz ifadesini göremiyordum fakat sızlanırcasına çıkan sesi bakışlarımı Jeongin'e çevirmeme sebep olmuştu.

Dersinden geri kalsın istemezdim, ya da bir şeyleri kaçırsın. Fakat onunla vakit geçirmeyi iki hafta boyunca ben de iple çekmiştim. Onunla ilgilenmek hoşuma gitmişti, ya da yüzündeki gülümsemeyi görmek.

pacemaker | hyunminWhere stories live. Discover now