5

15.7K 1.9K 1.2K
                                    

🎗

Kafasındaki sesleri susturmaya çalışan herkesin sığındığı bir şeyler vardır. Suni duygularla çevrelendiğimiz bu dünyada; canımızı yakan olayların, sözlerin veya davranışların her birini atlatmak, unutmak, her bitişinde başa saran bir kaset gibi beynimizde tekrar tekrar oynatmaktan kaçınmak için kendimizi oyaladığımız, çevremizden soyutlanarak tüm ilgimizi yönelttiğimiz tüm bu şeyler insanlığın başlangıcından beri en iyi terapi yöntemiydi fikrimce.

Evimizi çevreleyen yüksek güvenlikli, kalın beton duvarlara dışarıdan bakan biri; onların arkasında rengârenk çiçeklerle bezenmiş, baharda çevreye yayılan kiraz çiçeği kokusunun kaynağı birçok ağacı içeren muhteşem bir bahçe olduğunu aklından bile geçirmezdi. Her birini kendi ellerimle ektiğim ve diktiğim bu bitkiler, tüm gerçeklerden kaçmak; olduğum kişiyi, ailemi, hayatımı, sorumluluklarımı, zorunluluklarımı unutmak istediğim zamanlarda bir bir var olmuşlardı.

Aslan motifleriyle süslenmiş devasa kapıdan girdiğinizde eve ulaşmak için yürüdüğünüz yolun iki yanında uzanan mor lavantaları, babamın yüzüme benden nefret ettiğini haykırdığı ilk seferde ekmiştim. Yağmurlu havalarda doğayı seyrederek çizimler yaptığım camlarla çevrili kış bahçesinin karşısındaki şeftali ağaçlarını, sadece on yaşındayken evimize gelen bir misafire o anki heyecanla 'sen' diye hitap ettiğimden üç gün boyunca odama hapsedildiğimi birkaç yıl sonra tekrar anımsadığımda dikmiştim.

Şu an kokusu burnuma ulaşan her bir çiçekte, son yağmurun damlalarını taşıyan her bir yaprakta, gelen baharın etkisiyle patlamış her bir tohumda gözyaşlarımın, hayal kırıklıklarımın izleri vardı. Sanki toprakla buluşturduğum her canla birlikte sırtıma bir kambur olmuş her acı da doğaya karışıyor, yüküm eksiliyordu. Benim terapi yöntemim de buydu.

Jeongguk hakkında daha fazla düşünmemek ve kendimi dizginleyebilmek için kafamı dağıtmak amacıyla gözlerimi etrafta gezdirirken yanımda ilerlemeye başlayan bedene döndüm.

"En sevdiğim mevsim ilkbahardır. Doğanın yeniden canlanışına şahit olmak beni çok heyecanlandırıyor."

Yanında küçücük kalmış bedenimle yüzüne bakmaya çalışarak söylediğim sözler bakışlarına sıcak bir ifade oturmasına neden oldu. Bana karşı tek ılımlı hareketi hali hazırda çıldırmış olan omegamın sevinçle büzülmesine yol açıyordu.

"Kışı severim. Karanlık ve soğuk beni daha çok tatmin ediyor. Sakinlikten hoşlanırım. Bahar çok hareketli geliyor bana. Bilirsin, sanki çok cıvıl cıvıl?"

Cebine attığı eliyle doğrudan gözlerime bakarken son cümlesiyle yüzünü buruşturdu. Onda ilk defa farklı bir mimik gördüğümden birazcık afallasam da ailelerimizin yanında olduğunun aksine bana gayet sıcakkanlı yaklaşması kanımı kaynatırken cilveyle kıkırdadım.

Kendimden beklemediğim hareketlerdi bunlar ama zaten onunla geçirdiğim birkaç anda asla kendim gibi davranmamıştım. Daha doğru ifade etmek gerekirse baskılanmış kişiliğimin daha önce temas edilmemiş yanları ilk defa ortaya çıkmıştı. Belki de en çok onun yanında kendim oluyordum.

"Cıvıl cıvıl ifadesi bile sende abes durdu. Gerçekten kış adamı gibi görünüyorsun. Kalıbına göre değerlendirmemem gerekiyor da ama. İlerleyen zamanlarda mevsimin değişebilir belki."

Ellerimi önümde birleştirirken bu sefer yüzüne bakamıyordum. Onu tanımak istediğimi, dışarıdan herkese gösterdiğinin aksi olan taraflarıyla da ilgilendiğimi açıkça belli etmiştim sanki. Zıt karakterler olduğumuzu ve duygusal bir ilişkimiz olamayacağını daha ilk anda, birbirimizin teninde soluklandığımız ilk seferde özellikle belirtmişti. Hâlâ buna dair bir umut taşıdığımı ben bile henüz fark etmişken ağzımdan istemsizce dökülen sözlerden utandığımı hissetmiştim.

to begin again | taekookWhere stories live. Discover now