6

17K 1.9K 2K
                                    

🎗

İnsanı et ve kemik yığını olmaktan ayıran hisleri ve ruhudur. Güleriz, ağlarız, seviniriz, hüzünleniriz, hayal kırıklığına uğrarız, şaşırırız... Yüzlerce duyguya ev sahipliği yapar bedenimiz. Bazılarının eksikliğini çekeriz bazen. Deneyimleyemediğimiz duygulara açtır benliğimiz.

Karşılıksız sevgi, birkaç kişiyi kapsayan küçük dünyamda bana çok uzak olduğuna inandığım bir duyguydu. Hayatımın yaşımdan dolayı çok da hatırlamadığım ilk sekiz yıllık döneminde annemden sevgi görmüştüm elbette. Hafızamda saklı birkaç anı her zaman kalbimi ısıtırdı fakat bu hissi hiçbir zaman doyuma ulaşacak kadar tadamamıştım.

Elimdeki onlarca kağıtta çizilmiş onlarca resim vardı. Hepsi minicik parmakların renkli boyalarından doğmuş, çıkarsız ve saf sevgileriyle süslenmişti. Gözlerimde biriken yaşlarla el ele tutuşmuş iki çöp adamı izlerken diğerine göre daha büyük olanın sarı saçlarında gördüğüm tokalarla gülümsedim. Sergilemek üzere bir gösteriye hazırlanırken onlara takmam gereken tokalardan benim saçlarıma da tutturmuştuk birkaç tane. Bir çocuğun gülümseyerek hatırladığı bir anı olmak kalbimi sıkıştırıyordu.

Hayatımda kendim adına verdiğim en güzel karar öğretmen olmak adına babamın karşısında yenilmez bir ifadeyle durmaktı. Çocuklara aşıktım, onların boş zihinlerini bilgilerle şekillendirmek çok büyük bir sorumluluk olsa da bir bireyi topluma kazandırmak kutsal bir eylemdi.

Bugüne kadar yoksunluğunu çektiğim sevgiyi minik öğrencilerim bana fazlasıyla sunuyorlardı. Yalnızca bir stajyer olduğumdan çok sık görüşemesek de sınıfa girdiğim an gözleri parlayarak bana koşmaları, verdiğim dersleri hevesle takip ederek sözlerime katılmak için birbirleriyle yarışmaları her zaman şahit olmak isteyeceğim manzaralardı. Değerli hissediyordum; sevilmenin, istenmenin, hevesle beklenmenin yarattığı sarhoşluk vücudumun her bir zerresinde var oluyordu.

"Tıpkı sana benziyor. Hangi ünlü ressamın elinden çıktı bu nadide eser?"

Jeongguk'la buluşmak için sözleşmemize rağmen numara alışverişi yapmadığımız için ona mesaj atamamıştım. Okulun büyük kafesinde, onu ilk gördüğüm masada oturuyor ve ona mesaj atamayacağımın farkına varıp küçük bir tahminle buraya gelmesini umarak bekliyordum. Beni yanıltmamıştı, yanımdaki sandalyeye oturmuş bedeni her gördüğümde yaptığım gibi sapık edasıyla uzun uzun süzmemek için kendime engel olmaya çalışıyordum.

"Minik bir öğrencimin doğum günü hediyesi. Hoş görünüyorum değil mi? Kırmızı beni açmış."

Kıkırdayarak elindeki resmen bakarken beni temsilen çizildiğine inandığım vücuda giydirilmiş kalplerle süslü yamuk kırmızı elbiseye ithafen konuştum. Bir sürü çocuğun arasında kalmış bedenin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

"Onları gerçekten etkiliyor olmalısın. Öğrencilik hayatım boyunca hiçbir öğretmenime böyle bir hediye verdiğimi hatırlamıyorum. Özellikle çizildiğine göre gülümsemen bunun en büyük nedeni. Şaşırdığım söylenemez."

Tek kaşını kaldırarak tamamladığı  sözleriyle dudaklarımı birbirine bastırarak sırıtmamı engellemeye çalışırken yanağımdaki iki küçük çukurun göz önüne serildiğinden birhaberdim. Çok belirgin değillerdi, fark edilmeleri oldukça zordu ki ben bile bazen varlıklarını unuturdum.

Elindeki resimden bana çevirdiği gözleri, kızıla boyanmış elmacık kemiklerimde dolandıktan sonra hâlâ yerinde olan küçük gamzelerime değdi. Bakışları değişip feromonları yoğunlaşırken ne olduğunu anlamazcasına kaşlarımı kaldırdım. Hızlıca yaklaşıp dudaklarını sağ yanağımdaki gamzeye sertçe bastırdığında donup kalmıştım. Bir süre orada oyalanan ve ardı ardına birkaç sert öpücük bırakan dudakları aynı hızda benden ayrılmış, uzaklaşmıştı.

to begin again | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin