45

463 33 2
                                    

"eeee ne zaman evleniyosunuz?"
"evet çocuklar, bekarlığa veda partisi yapmazsak olmaz"
"ayrıca bunun ayarlanması falan ohooooo uzun iş"

Jungkook sırıtırken birden oturduğu yerden fırladı.

"eee o zaman ne bekliyorsunuz, yapın organizasyonu bizde nişanlımla gelinlik ve damatlık almaya gidelim"

Herkes olamaya başladığın da bende gülmeye başladım. Elimden tutup beni kaldırdığında alışveriş için evden ayrıldık.

"sevgilim"
"efendim"
"sankiii, bekarlığa veda için biraz erken değil mi?"
"nereden çıktı o.... Belki ben o gün sana nikahı kıyacağım"
"oha, ayı. Öyle şey mi olur?"

Göz kırpıp arabayı çalıştırdığın da böyle bir şey yapıp yapamayacağını düşünmeye başladım.

Ya gerçekten yaparsa ne olacak.... Heralde şoka girerdimki bir süre sonra mağazaya gelmiştik.

Yüzlerce gelinlik vardı. Hangisi seçeceğimi kara kara düşünürken jungkook damatlık bakmak için yanımdan ayrıldı.
Saatlerce denedik durduk. Tam pes edip çıkacakken elimi asılı duran gelinliklerde gezdirmeye başladım.

Yüzüğüm birinin danteline takıldığında onu kurtarmaya çalışıyordum. Zorda olsa çıkardığım da gelinliği elime alıp baktım. Yerlere kadar uzanan dümdüz bir eteği vardı var bel kısmında sadece dantelli işlemeler vardı.

O kadar güzel gözüküyordu ki bunu denemek için kabine girdim. Aynada kendime baktığım da ise sırtında derin bir dekolte vardı. Buydu ya gelinlik dedim, hissettim.

Kabindrn çıktığım da ise jungkookla karşılaştık. Kocaman gözlerle bana bakıyor ağzını kapatıyordu. Ben ise onu izliyordum.

Siyah takım elbisesi gerçekten Bi insana bu kadar karizma katamazdı. Elinde seçemediği kıravatlar sallanırken gülmeye başladım.

"Lisa"
"evetttt"
"çok güzel olmuşsun"

Beni etrafımda döndürdüğünde belimden tutup kendine çekti.

"Lisa"
"hııı"
"beni seviyor musun?"
"sevim mi?"
"ben senin yerinde olsam yemin ederim beni çok severdim"

Ellerimi boynuna doladığım da suratını ezberlemek istercesine her karesine kendimi adadım.

"Bi sor niye diye"
"niyeymiş?"
"çünkü benden Bi tane daha yok. Çok şanslısın Lisa."
"jungkooook"
"hıı"
"seni doktora mı götürsem acaba?"
"seni ne kadar sevdiğimi doktorlara anlatmamı istiyorsan, doktorlara götür...."
"o zaman ben Doktor muşum gibi bana söyle..."
"seni o kadar çok seviyorum ki, ölümü bile sensiz yaşamak istemem..."

Ona biraz daha sarılıp beğendiğimiz şeyleri aldık. Ve gerekli aksesuarları da paketleyip eve doğru yola koyulduk. Geri döndüğümüzde ise çocuklar bahçeyi ayarlamaya çalışıyordu.

Kutu kutu biralar, asılacak ışıklar, masalar... Bahçe öyle bir dağılmıştı ki giren çıkamayacak derecedeydi.

Odamıza çıkıp gelinliği dolabın önüne astım. Yanında ise jungkookun damatlığı vardı. Yatağa oturmuş ikisine bakarken birden gürültü koptu. Yatakta korkudan zıpladığım da hızla merdivenleri inip bahçeye çıktım.

Koşa koşa geldiğim de ise jungkooku gördüm. Omzu kesilmişti ve üzerinde ki gömleği kan içerisinde kalmıştı. Ağar topar ambulansı arayıp adresi tarif ettim. Çok geçmeden geldiğin de hızla içerisine geçip sedyeye oturdu. Çocuklar ise arabayla gelecekleri söyleyip kapıyı kapattılar.

"Bi insanın her yeri nasıl yara bere içinde olabilir ya.... Kevgire döndün kevgireeee. Her yerin delik deşik."
"yaaa arkadaşım yok mu sankinleştirecek, uyutacak bir şeyler. Ya ben uyumak istiyorum rica ediyorum. Bana sevk ediceğiniz peltek edecek bir şey yok mu ya?"
"ya ben Burda bir şey konuşuyorum dimi jungkook?"
"ya konuşuyorsun Lisa konuşuyorsun da...."
"iyiliğin için"
"tamam anlıyorum, iyiliğim için... Beni çok sevdiğin için... Benim için ölüp ölüp diriliyorsun anlıyorum bunları hep ama arkadaki arkadaş bize garip garip bakıyor. Biz ne konuşuyoruz anlamıyor...."
"ben Burda ne diyorum, ciddi şeyler diyorum. Ama bu adam ciddi olamıyor işte..."
"yaa"
"ayrıca jungkook, benim sana dediğim şeyleri niye başkasının yanında söyliyorısn. Tutsana içinde, tutamıyor musun?"
"söyliyemez miyim? Ben insan değil miyim? Kendimi şu ambulanstan aşağı mı atayım? Ben sesli bir şekilde bunları söylemim mi?"
"kan kaybından ne dediğini bilmiyor ondan böyle konuşuyor herhalde. Bunu susturacak bir şey yok mu ya?"
"bende söylemek istiyorum nişanlım, sevgilim beni seviyor diye... Artık Söylemim mi hıı?"
"tamam söyle"
"neyi? Bak kolum ağrıyor zaten uzattırma, hakkatende canım yanıyor..."
"tamma söyle ya"
"neyi söylim?"
"işte seni sevdiğimi söyle"
"anlamadım, bir daha yüksek sesle söyler misin?"
"Seni SEVDİĞİMİ SÖYLE JUNGKOOK"
"Beni seviyor musun?"
"seviyorum"
"çok mu?"
"çok seviyorum"
"ne kadar çok seviyorsun?"
"kesin kafası güzel bunun ne verdiniz serum olarak"
"şiiii"

Bana öpücük attığında yanımızda ki adam gülmeye başladı. Bende gülerken gerçekten ne enjekte ettiklerini merak ediyordum.

"yaralıyım bennn"
"aha iyi hatırlattın, dikkat et kendine artık be.... Sanki yaralanan başkası... Hiç.mi bir insanın canı yanmaz ya. Birazcık dikkat et birazcık ya. Hayır yani konuşuncada konuştu oluyor."

Jungkook kafasını battaniyeyle örttüğün de adam gülmemek için direniyordu. Ambulansın kapısı açıldığın da ise jungkooku içeriye aldılar ben ise çocuklardan bunun nasıl olduğunu öğrenmeye çalışıyordum.

O sırada doktor bana seslendiğin de elim ayağıma dolandı. Hızla çocukları
Jungkookun yanına gönderdiğim de doktorun yayına ilerledim.

"nasılsınız Lisa hanım"
"iyi olmaya çalışıyorum"
"ilaçlarınızı aldınız mı?"
"hayır, fırsatım olmadı daha"
"lütfen aksatmadan almaya çalışın"
"peki, bu arada bu aramızda kalırsa sevinirim. Çocukların haberi yok"
"söylemeniz iyi olmaz mıydı?"
"şuan zamanı değil"
"siz nasıl isterseniz, iyi günler"
"sizede"

Doktor gittikten sonra oradaki sandalyenin birisine oturdum. Yanımda ise hafif kumral saçlı küçük bir çocuk oturuyordu.

"ölünce ne oluyor biliyor musun?"

Birden konuşmaya başladığında ise bana mı dediğini yoksa kendi kendine mi konuştuğunu anlayamamıştım.

"bilmiyorum"
"keşke bilseydik"
"neden?"
"o zaman ölümden korkmazdık"
"ölümden korkma, dünya çok güzel bir yer. Hayat çok güzel... Kötü şeylere rağmen yaşamak çok güzel. O yüzden sen yaşamına bakacaksın tamam mı?"

Dediğime gülümserken saçlarını karıştırıp çocukların yanına gitmek için ayaklandım. Jungkook kolu sargıya alınmış tae ve jiminle olayın tartışmasını yapıyordu.

Bir kaç saat sonra eve döndük. Herşey yarım kalmıştı, daha doğrusu Herşey ortada kalmıştı. Hiç birimiz dokunmadı. Jungkook yaralı omzuyla ajansa gitti, kızlar ise çalışmaya.

Jungkook

Çocuklar başımın etini yiyip duruyordu. Üstüne üstlük sevgilileri olanların söylediği şeyler beni cidden şaşırtıyordu.

"jungkook dansçı kızlar getirelim"
"olmaz"
"hadi ama jungkook"
"dua edin Lisa o gün kafanızı dağıtmadı"
"dansöz?"
"hayır"
"o zaman eğlence şirketi ile anlaşalım"
"restoranın barında oturup birkaç şey içeriz"
"buldum, lisaya sürpriz yapalım"
"nasıl yani?"
"biliyorsunuz bizden çok çekti..."
"kızlardan lisanın takviminini öğreniriz ve o meşgulken onun için bekarlığa veda partisi düzenleriz"
"çok sevinir"
"evet"
"eee o zaman hazırlanalım"

Kızları da işe dahil ettiğimizde gerçekten heyecanlıydım. Suratında ki o hali merak ediyordum ve şimdiden hazırlanmaya başlamıştık.

One of the Ring - Liskook Donde viven las historias. Descúbrelo ahora