21

1.2K 88 8
                                    

Jungkook elinde ki ceketi bana uzatıp giymemi istedi.

"hadi gel, birşey göstermem gerek"

Evden çıktığımız da arka tarafa doğru yürüyordu.

"jungkook nereye yürüyoruz?"
"biraz bekle geldik sayılır"
"hava çok soğuk ama"

Birden önümde durduğun da ona çarparak geri savruldum. Her yer çok karanlıktı, kafamı gökyüzüne çevirdiğim de ağzım açık bakarken jungkook gülmeye başladı.

"ağzını kapat lisa"
"ama burası çok güzel"

Yıldızlar o kadar güzel gözüküyordu ki herşey çok netti. Elimi uzatsam dokunacakmışım gibi..

Kafamı jungkooka çevirdiğimde burnu ve yanakları kıp kırmızı olmuştu. Üzerinde ki ceketin önü de açıktı.

Elimi ceketine götürdüğüm de düğmeleri iliklemeye başladım. Onun gözleri üzerimdeydi hissediyordum. Önünü kapattığımda yakalarını düzelterek jungkooka baktım.

"jungkook, burası çok güzel ama artık içeri gitmemiz gerekiyor"

"ama..."

"hadi jungkook... Üşümüşsün"

Elinden tutarak eve doğru çekiştirmeye çalışıyordum. Direnmeyi bırakıp benimle gelmeye başlayınca hızla içeri soktum.

Onu şöminenin başına otutturup  direk mutfağa girdim.

"lisa napıyorsun?"
"orda otur geliyorum"

Ona baktığımda koltuğa yayılmış ısınmaya çalışıyordu.
İki fincan yaptığım çayın birisini jungkooka uzattığım da hala yanakları kırmızıydı.
Yanına otururken kıkırdamaya başladım.

"neye gülüyorsun öyle"

Jungkook döndüğümde daha çok gülmeye başladım.

"yanakların kıpkırmızı, küçük bir tavşan gibi gözüküyorsun"

Ellerini yanaklarına götürdüğünde daha çok gülmeye başladım.

"demek tavşan"

"evet, çok tatlı gözüküyorsun"

Telefonundan suratına baktığın da oda gülmeye başladı. Gece geç saatlere kadar sohbet edip anılarımızı anlatmıştık.

Sese gözlerimi açtığım da çocuklar çoktan kahvaltıyı hazırlamışlardı. Kucağımda jungkook yatıyordu. Gözüne gelen saçı elimle düzeltip kafasının altına yastık yerleştirdim.

Hızla odama çıkıp üzerimi değiştirirken aynı zamanda saçımı düzeltiyordum. Dar bir jeans giyip üzerime beyaz bir kazak giyerek aşağıya indim. Jungkook ta kalkmış kahvaltı masasını hazırlıyordu.

Hep beraber kahvaltı yaptıktan sonra direk evden çıktık. İleride ki çiftliğe geldiğimizde atlar koşturuyordu.
Yaşlı bir kadın bizi karşıladığın da çiftliği gezdirmeye başladı.

"1977den beri burada yaşıyorum. Sakin ve huzur dolu bir yer"
"zor olmuyor mu?"
"ahhh tabi, bazı kışlar soğuk geçiyor ve atlarım için korkutucu olabiliyor ama bu günlere gelebildik değil mi?"

Dediği şeye gülümserken eliyle atları gösterdi. Tae ve Jin atlara binmiyeceklerini söyleyerek çiftlerin arkasına geçtiler. İlk jennie ve rose bindiğinde yanlarında ki adamlar atlarla beraber gezdirmeye başladı. Sıra jhope geldiğinde ise yaşlı kadın bile gülmekten konuşamamıştı.

"hadi yavrum korkma, at o"

Jhope bağırıp duruyordu. At jhopun önüne geldiğinde kafasını omzuna koydu. Onlar kaynaşırken jungkook atla önümde dikildi.

"hadi bin"
"hayatta olmaz"
"hadi ama lisa, ben kullanıyorum"

Elini uzattığında önüne oturdum. Yanımızda ki adam atın ipini bıraktığında ağzım açık adama bakıyordum.

"jungkook"
"efendim"
"a-adam ipi bıraktı"
"hı hı"
"jungkook at kendi kendine gidiyor"
"hı hı"

Jungkooka döndüğüm de topuğuyla ata vurarak bağırdı.

"dehhh"

At hızlanmaya başladığı ana ağzımdan küçük bir çığlık koptu.
Jungkook ise kahkaha atıyordu.

Bütün gücümle jungkooka yaslanmış kollarını tutuyordum o ise atın ipini...

Çitli arazide gezerken birden dank etti.

"jungkook"
"efendim"
"sen at binmeyi biliyormuşsun"
"gerçekten mi?"
"evet"

Kulağımın dibinde gülerken dirseğimle ona vurdum.

"ahh, acıdı"
"iyi oldu sana"

Kolunda ki elimi alıp ipin üzerine koydu. İki elimle atın ipini tutarken onun eli elimin üzerindeydi.

At ile arazide gezerken korku değilde heyecan vardı artık. Atın rüzgardan uçan pileleri Ellerime deyiyordu. Harika bir duyguydu.

"bu çok güzel bir şey"
"seveceğini düşündüm"

Kafamı salladığım da 32 diş gülümsüyordum. Çiftliğe geri dönüş için yola çıktığımız da  at yavaş yavaş yürüyordu. Havada gri tonda bulutlar ve serin bir rüzgar vardı. Uzun bir süre atla gezmiştik ve artık geri dönmemiz gerekiyordu.

One of the Ring - Liskook Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum