6: YAKALANMAK

65.3K 3.4K 2.5K
                                    



"Ahmet Hatipoğlu- Gülemiyorun."

BÖLÜM 6- YAKALANMAK

"Hoş geldiniz hanımlar,"
diyerek bizi içeriye davet eden Hızlı Nermin Teyzeye gülümseyip annemle terliklerimizi çıkardık.

Annemin elime tutuşturduğu tabağı Nermin teyzeye uzatınca önceden adını Anıl diye öğrendiğim çocuk "Şey ben alayım onu," diyerek tabağı elimden aldı ve mutfağa seri adımlarla ilerledi.

Yaptığımız kekleri yemiyorsa bende burada eşek gibi anırırım, zamanında ablanız da birkaç kaçamaklar yapmıştı; oradan biliyorum yani.

Tabağı verdikten sonra içeriye girmiştik, salona geçtiğimizde dün görmediğim diğer üçüzle karşılaşmıştım. Göz göze gelince içimin sebepsizce titrediğini hissettim, ben onu nereden tanıyordum peki?

Benden uzun boyluydu, kumral saçları ve renkleri gözleri vardı.
" Üçüz üçüz değil ki hepsi afeti devran anasını satayım" diyerek isyanımı belirttim.

Mahallemizde, hem de alt katımızda kimler varmış da haberim yokmuş. Neler kaçıyordum da haberim yoktu ama arasından birisine gıcık oluyordum, işte onu bulmam lazımdı. Bu çok önemliydi ve ne için geldiğimi unutmamalıydım.

Buraya gelme fırsatını bulmuşken bu fırsatı değerlendirmeliydim.

Daha yeni gördüğüm üçüzle selamlaşıp beni dün kurtaran çocuğa döndüm. Ona da selam verip koltuklardan birisine oturdum. Yeni gördüğüm üçüz de bana selam vermişti ama diğeri bana bakamaya bile tenezzül etmemişti, derdi neydi bunun?

Annemle birlikte koltuklara yöneldiğimizde annem çocuklara bakarak gülümsüyordu, kimsenin duyamayacağı bir ses tonu ile çocuklara bakıp "Maşallah" diyerek koltuklara oturdu.

Annemin bu sözüne karşılık gözlerim kocaman oldu ve ona döndüm, kimsenin duyamayacağı bir ses tonu ile ona cevap verdim.

"Seni imana davet ediyorum anne."
Annem bana yandan bir bakış atıp gülümsemeye devam etti. Annemin bu tarz davranışları çok oluyordu, sanki bilerek yapılmış gibi bütün arkadaşlarının yakışıklı oğulları vardı. Bizde de kalp vardı öyle değil mi?

Kendi kendime düşünürken Nermin teyze de kapıyı kapatmış: Anıl ile birlikte odaya gelmişlerdi.

"Tekrar hoş geldiniz, ne içersiniz Hilal?"
Nermin teyzenin bu sorusuna karşılık annem her zaman olduğu gibi acitasyon yaptı. Neden buna baş vuruyorlardı anlamıyordum.

"Zahmet etme Nermin," deyince Nermin teyze "Ne zahmeti canım söyleyiverin işte." dedi.

"Zahmet olacak ama orta şekerli bir kahveni alırım," deyip bana döndü.

Başımı olumsuz anlamda sallayıp "Bir şey istemiyorum, sağ olun." dedim ve önüme döndüm. Kahve ya da çay sevmezdim. Su en güzeliydi.

Karşı koltuklar da oturan üçüzlerden bir sessizliği bozdu, kimse onu duymasa da ben duymuştum.

"Hala değişmemiş."
Kimden geldiğini anlamadığım için onlara bakmamıştım bile. Daha fazla inadıma dayanamadım ve bana bakanla göz göze geldim, sebepsiz bir şekilde bana kaşları çatık bakıyordu havlulu. Gerçekten bunun derdi ya da sorunu neydi?

Bakışlarımı ondan çektim annemin koluyla bana vurmasıyla. Ona döndüğümde tekrardan koluma vurup mutfağı gösterdi, 'ne var anlamında?' başımı sallayıp kulağıma doğru eğildi.

KOMŞU SORUNSALI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin